KLON DENEYLERİ

KLON DENEYLERİ

Okuma süresi: 6 dakika

İnce ve uzun kafasının üstünde kalan birkaç tutam saç, tren yolunun etrafında çıkan yabani otları anımsatıyordu. İki ön dişi eksik, burnu yamuk, sakalları iyi tıraş edilmemiş ve üstü başı pislik içindeydi. Üstündeki bir kısmı yanmış beyaz cübbe olmasa onu sokak kenarındaki şarapçı ile gayet kolay karıştırabilirdiniz. Tabi bu, onu sokak kenarında içerken görebileceğiniz gerçeği ile çelişmez. Tüm bu görüntüsüne rağmen bazıları onu uyumsuz bir dâhi olarak nitelendirir.

Profesörü bu şekilde görenlerden biri de şüphesiz yardımcısı Swipit’dir. Ona hayranlıktan çok korku duyduğu söylenebilir. Aslında sadece korktuğu da söylenebilir. İstifa etmeye çekindiği için son altı yıldır profesörün ayak işlerini yapan Swipit, profesör kadar deli görünmese de pırıltılı bir zekânın karizmasını gözlerinden okuyamazsınız.

O gün yine profesörün çağrısına “hayır” diyemeyip onun laboratuvar dediği ancak, aslında karşıdan bakanlar için etrafı çevrilmiş bir çöplük olan bu yerde buluştular. Swipit aslında o gün, lisede hoşlandığı bir kıza “merhaba” demek için tüm cesaretini toplamıştı. Peki, kimseyi kandırmayalım, muhtemelen bu gün de gidip kızla tanışamayacaktı. “Belki sivilcelerim geçince tanışırım ya da zengin olurum veya spora falan gider fiziğimi düzeltirim.” diye düşündü. Aslında kız da sivilceli, kambur ve fakirdi. Ancak üç senedir ayni sınıfta olmalarına rağmen kız yine de onu fark etmemişti.

Profesörün fırlattığı şişeyle Swipit düşüncelerinden sıyrılıp toparlandı. Profesör hemen snaptik etkileşimli kuadronik beyni çalıştırmasını söyledi. Profesörün çalıştırmasını söylediği şey aslında tüplü monitöre bağlanmış eski bir bilgisayardı. Profesör, eşyalarına isim koyma işini biraz fazla ciddiye alıyordu. Swipit omuzları çökmüş bir şekilde, oturduğu kırık sandalyeden kalkıp çöplüğün ortasına inşa edilmiş kulübeyi andıran tek göz odalı harabeye istemeye istemeye yavaşça ilerledi.

Swipit içeri girip bilgisayarı çalıştırmayı denediyse de başaramadı. Ancak geçen altı senenin ardından, bu dede yadigârının dilinden anlamaya başlamıştı. Kasaya yaklaştı, sağ tarafına iki kez tokat atıp sol tarafına bir yumruk geçirdi. Tam düğmeye basmış ve bilgisayarın açılmasını büyük bir zafer kazanmış kumandan edasıyla izliyordu ki ensesine inen şaplakla sersemledi.

Profesör “Her çalışmayan hurdayı tokatlayarak düzeltmeye çalışsaydım tokatlamaya senden başlardım teneke kafalı seni!” diye çıkıştı. Swipit hemen bilgisayarın karşısındaki iskemleden kalkıp profesöre yer açtı. Profesör iskemleye çöküp klavyeyi delicesine hızlı parmak hareketleri ile dövmeye başlamıştı. Klavyeden kırılırcasına çıkan sesler, monitörde bir klasörün açılması ile son buldu. Masaüstünde iki tıkla açabileceği dosyayı, komut dosyasından girdiği komutlarla açmıştı. Swipit “Hep bunu yapıyor.” diye düşündü. “Sanırım, böyle daha havalı olduğunu düşünüyor.” dedi içinden.

Açılan klasörde “klon deneyleri” yazıyordu ve içinde birkaç canlı yayın bağlantısıyla bir metin dosyası vardı. “Seni bugün buraya neden çağırdım biliyor musun?” dedi profesör. Swipit, sanki profesör kendi kendine konuşuyormuş gibi boş bakışlar atmaya devam etti. Profesör her zaman yaptığı o küstah tavrıyla “Bugün insanlığın gidişatını değiştirecek bir deneyin ilk meyvelerini toplayacağız Swipit ve sen de insanlık tarihinin değişimine şahit olan ilk insan olacaksın.” “Bu harika!” dedi Swipit. Aslında ne demek istemediğini anlamamıştı ama yine de bir şeylere sevinmişti.

Profesör; zeki, küstah bilim adamı havasını korumaya çalışarak deneyi açıkladı. “Ben, fikir ayrılıklarına ve çatışmalara son vereceğim. Anlıyor musun ha? Ben yapacağım. Bunu ben gerçekleştireceğim. Dünyayı birleştirip İskender’in yapamadığını ben yapacağım. Çünkü ben, İskender’den daha büyüğüm. Bunu nasıl yapacağım konusundaki dâhiyane fikrimi sormayacak mısın aptal?”

O sırada okuldaki kızı düşünen Swipit, profesörün çıkışıyla afalladı. Bir yandan da konuşmanın içinde profesörün kaç kez “ben” diyeceği üzerine kendiyle bir iddiaya girmiş ancak kendini yenememişti. Profesörün üç kez “ben” diyeceği üzerine iddiaya girmiş ancak tamı tamına dört kez “ben” dediğini saymıştı. Profesörün bir şişe daha fırlatmasını istemediğinden ”A, evet! Tabi ki dâhiyane fikrinizi öğrenmek isterim.” diyerek profesörü yanıtladı.

“Benim hayalim olan bu büyük dünyayı, fikir ayrılıklarını yok ederek gerçekleştireceğim. Herkes aynı düşünür, aynı hissederse tüm dünya benim bayrağım altında toplanabilir. Anlayabiliyor musun ha? Benim bayrağım Swipit, anladın mı?” Yüksek sesli, histerik bir kahkaha patlattı.

Switpit “Bir bayrağın olduğunu bilmiyordum.” dedi. Swipit’in bunu fark etmesine şaşıran profesör “Şey, aslında yok. Aptal olma, konumuz bu değil şu anda. Herkesin aynı şeyi düşünüp aynı amaç etrafında toplanmasının tek bir yolu var Swipit, bu da herkesin aslında tek kişi olması. Bir gezegenin popülasyonu tek bir insanın klonlarından oluşursa herkes aynı düşünüp aynı hisseder. Nasıl fikir, dâhiyane değil mi? Benim fikrim.”

Profesörle aynı heyecanı paylaşmadığı her halinden belli olan Swipit “Dâhiyane bir fikir.” diyerek profesörü onayladı.

Daha sonra profesör klasördeki canlı yayınlardan ilkini açtı. Mavi çarşaf üstünde sarı lekeler varmış gibi görünüyordu. Ancak Swipit çok geçmeden bunun bir çarşaf olmadığını fark etti. Uydu kamerasından çekilmiş görüntü sarı lekeye yaklaştıkça okyanus ortasındaki adalar yavaş yavaş seçilmeye başladı.

Profesör heyecanlanmıştı Swipit’in soru sormasına fırsat vermeden açıklamaya başladı. “Burası insanların ‘Nemo noktası’ diye adlandırdıkları yer. Burası sözde karaya en uzak nokta. Ama görüyor musun Swipit ha? Şu sarı beneklere bak, burada binlerce ada var. Bu gelmiş geçmiş en büyük yalan, anlıyor musun? Buradaki binlerce bakir adayı bir avuç mültimilyarder biliyor sadece. Ama beni kandıramazlar Swipit, anladın mı? Ben böyle oyunlara gelmem.” Profesör histerik bir gülme krizine girmişken Swipit yüzünde en ufak bir ifade olmadan adaya yaklaşan kameranın açığa çıkardığı detayları izlemeye devam ediyordu.

Kamera adaya bir müddet yaklaştıktan sonra görüntü, ada içindeki ağaçlara yerleştirilmiş kameralardan akmaya devam etti. Manzara muhteşemdi: tropik bir ada, palmiyeler, berrak bir kıyı şeridi. Ancak ekranın köşesinde belirip kaybolan bir detay Swipit’in yüzünde bile tepkiye neden oldu. Swipit şaşkın bir ifadeyle profesöre döndü. Bir profesöre bir ekrana bakarak “Az önce ekrandaydın.”  dedi. Profesör yüzünü yukarı kaldırmış kibirli bir halde “Etkileyici değil mi?” diye sordu. Swipit “Aynı anda birden fazla yerde olmanın yolunu mu buldunuz?” diye sordu. Profesör bu soruya çok sinirlendi. “Aptal olma Swipit. Hasisatra bile aynı anda birden fazla yerde olamaz. O gördüğün benim klonum.” Swipit “Ha, öyle mi.” dedi, yüzündeki boş ifade geri geldiğinde. Profesör bu ilgisizliğe biraz bozuldu. Swipit’in aptallığı yüzünden gerçekleştirmekte olduğu deneyin mükemmelliğini anlamadığını düşünüp açıklamaya devam etti. “Deneyim için çeşitli DNA’lara ihtiyacım vardı. Birkaç DNA bulup adalarda klonladım. Ancak sonra durup düşündüm. Kendime dedim ki madem tüm gezegeni aynı DNA’lardan oluşan insanlar kaplayacak, buna en uygun kişi ben olmalıyım. Sonuçta dünyadaki yaşayan en zeki insan benim. Bu videoda benim kopyalarımı barındıran adadan toplanan görüntüler var. Şu an tarihe tanıklık ediyoruz. Şimdi görelim bakalım çakma profesörler adada ne yapmış.”

Swipit klavyeye dokundu ve boş olan kameraları geçip profesörün göründüğü bir kamera buldu. Görüntüde kameraya arkasını dönmüş bir klon görünüyordu. Ağacın ardında saklanmış, ilerideki bir noktaya bakıyordu. Kötü olansa profesörün çıplak olmasıydı. Ekranın tam ortasını profesörün sarkmış poposu kaplamıştı. Swipit bu manzarayı ilk kez görüyor olmasa da ekrana bakmakta zorlandı. Profesör ekrandaki kopyasına bakıp “Neyin peşinde bu aptal?” diye sordu kendine.

Kamera açısının değişmesi ile kopyanın neyin peşinde olduğu anlaşıldı. Kopya, kendine göre aşağıda olan başka bir kopyayı gözlüyordu. Birden üstteki çıplak kopya aşağıdaki ürkek tavırlarla yürüyen kopyanın üstüne atladı. İzlemesi mide bulandırıcı ufak bir arbededen sonra çıplak kopya diğerini alt edip onu bağlayarak esir aldı. Videonun devamında çıplak kopya, esir kopyayı bir masaya yatırıp üstünde bir takım deneyler yapmaya koyuldu.

Swipit ekranın dibine girmiş olan biteni izlerken görüntünün birden kesilmesiyle irkildi. Profesöre döndüğünde öfkeden kızarmış olduğunu gördü.

Yayını yarıda kesen Profesör “Bunlar tam bir aptal!” diye çıkıştı. “Birlikte mükemmel şeyler yaratabilecekken kendilerine bile katlanamıyorlar. Sanırım kölelik için benim genlerim çok zeki. Hadi şu diğer adalardaki kopyalara bir göz atalım.” deyip yeni bir görüntüye geçti.

Bu adadaki klon ise kararmış teni, son derece uzun sakalları ve yağlı, karmaşık, siyah saçları ile uzun zamandır adadaymış gibi görünüyordu.

Swipit “Bu adam da kim böyle?” diye sordu.

“Bu adam, gelecekteki imparatorluğumun tek ve en kalabalık adamı olabilir. Bu adamla sokakta karşılaşmıştım. Beline bağladığı bombaları patlatmaya gidiyordu.”

“Nereyi patlatacaktı ki?”

Bu sırada monitördeki adam başka bir kopya ile karşılaşmıştı. Profesör, Swipit’in sorusunu “Şşşişt” diyerek geçiştirdi ve ilgiyle monitörü seyretmeye devam etti.

Görüntüdeki iki klon, yabancı dilde kısa bir konuşma yaptılar ve beraber hareket etmeye başladılar. Daha sonra bu iki klona başkaları da katıldı ve giderek sayılarını artırmaya başladılar. Profesör büyük bir keyifle “İşte tam bir köle DNA’sı. Şu sosyal koordinasyona bir bak bireysellikten ne kadar uzak.” Dedi. Grup iyice kalabalıklaştığında ilginç bir olay gerçekleşti. Grup, sayıları aşağı yukarı kendilerine eşit olan başka bir grupla karşılaştı. İki gruptan da birer klon ortada buluşup yine bir şeyler konuştu. Ancak bu sefer sakin başlayan diyalog, gittikçe hararetli bir tartışmaya ve kavgaya dönüştü.

İkili arasındaki kavga, gruplardaki diğerlerinin de katılımıyla kısa sürede meydan savaşına dönüştü. Klonlar taşlar, sopalar ve keskin metallerle birbirini öldürmeye devam ederken klonlardan biri yüksek sesli sloganvari bir nara attı. Klonlar kavgayı bırakıp ona döndüklerinde de üzerindeki gömleği çıkarıp içinde sakladığı bombanın fünyesini çekti. Klonlar fünyeyi patlatan klonun attığı narayı hep bir ağızdan tekrarladılar ve bombanın infilak etmesiyle parçalanıp etrafa saçıldılar.

Swipit, Profesöre kaçamak bir bakışı attığında çok sinirlendiğini fark etti. Profesör Swipit’e bakıp “Son seçenekten hiç ümidim yok ama elimdeki DNA kısıtlıydı, her seçeneği denemek zorunda kaldım.” dedi. Ardından görüntüyü son denek adasına çevirdi.

Görüntüdeki klon, yüzündeki aptal gülümsemeyle kameraya el sallıyordu. Swipit bir an için monitördekinin kendi yansıması olduğunu zannetti ve bir kendi eline bir monitördeki klonun eline baktı. Hemen ardından kendi klonu olduğunu anladı ve Profesöre sevinçle “Bu benim! İnsanlığa yön verecek DNA olarak benimkini seçmenize çok sevindim.” dedi.

Profesör sessizce “Galiba siyanür içeceğim.” diye iç geçirdi. Swipit, profesörün ne dediğini anlamadı ancak sormaya da cüret edemedi. Bu sırada monitördeki klonun arkasında başka bir klon belirdi. Korkak gözlerle bir süre el sallayan klonu izleyip sonra bir ağacın ardına saklandı. Ağacın altındaki dala basıp çıtırtı çıkardığında el sallayan klon, onu fark etti. Korkuyla sese yönelip diğer klonu fark edince o da en yakındaki ağacın ardına saklandı.

Bu sırada profesör, bir aksiyon olacağı beklentisi içinde ilgiyle monitöre gözlerini dikmişti. İki klonun saklanmasının üzerinden beş dakika geçmişti ancak klonlar birbirini çekingen gözlerle süzmekten başka bir şey yapmıyordu. Beş ay, beş yıl, beş yüz yıl geçmiş olsa da klonlar cesaret edip tanışamamıştı. En azından geçen zaman, Profesöre böyle hissettirmişti. Uzun süre dona kalan profesörün gözlerindeki merak yavaşça yerini sıkkınlığa en sonunda da tekrar büyük bir öfkeye bırakmıştı.

Birden öfke patlaması yaşayan profesör klavyeye acelece bir kod girdi. Kodun kabul edilmesiyle masanın ortasından yavaşça yukarı çıkan kırmızı butonun yükselmesini beklemeden butona yumruğunu indirdi. Profesör arkasını dönüp masadan uzaklaştığı sırada monitördeki adada büyük bir patlama gerçekleşti. Adayı kavuran alev kameraya ulaştığında görüntü kesildi.

Swipit patlamayla birlikte ayağa kalkıp başına geleceklerin endişesiyle profesörü izliyordu. Profesör, Swipit’e döndü: “Sanırım yanıldım. Benim sancağım altında toplanacak olsalar da insanları tek tipleştirmek gelişimin ve yaratıcılığın önünü tıkıyor. İnsanlar farklılıklarıyla güzel. Bu yüzden deneyi iptal ediyoruz Swipit. Sen de okuluna dönebilirsin.”

Swipit heyecanlanmıştı. Kendi klonlarından gördüğü görüntülerden ders çıkarmıştı: Çekinerek yaşayamazdı. Eğer okuldaki kız ile tanışmak istiyorsa cesaretini toplamalı, beklemekle zaman kaybetmeden gidip onunla tanışmalıydı. Evet, bunu hemen şimdi yapacaktı. Laboratuvara sırtını dönüp tüm özgüveniyle bahçeye çıktı.

Tam o anda, içeriden Profesörün fırlattığı ucu delik kundura Swipit’in kafasına isabet etti. Ardından profesörün sesi duyuldu: “Hemen buraya gel, seni aptal! Madem klonlar tek başlarına işe yaramıyor, biz de hepsini tek bir adaya toplarız.”

Oy kullanabilmek için giriş yapmalısın. Eğer üyeliğin yoksa buradan kayıt olabilirsin.

Hızlı Yazı Geri Bildirim Tablosu

İkonların üstüne getirerek anlamlarına bakabilir,tıklayarak geri bildirimde bulunabilirsiniz.Ayrıntılı açıklama için "Sembol Kütüphanesine" başvurun.Verilen puanlar geri alınamamaktadır.

  • Hikaye Temposu Düşük
    Hikaye Temposu Düşük
  • Yavaşla Biraz Dostum!
    Yavaşla Biraz Dostum!
  • Anlaşılması/Takip Etmesi Zor
    Anlaşılması/Takip Etmesi Zor
  • Hikaye fikir için fazla kısa
    Hikaye fikir için fazla kısa
  • Hikaye fikir için fazla uzun
    Hikaye fikir için fazla uzun
  • Tam zamanında!
    Tam zamanında!
  • Mantık hataları ve Tutarsızlıklar
    Mantık hataları ve Tutarsızlıklar
  • Detay Eksikliği
    Detay Eksikliği
  • Detay Fazlalığı
    Detay Fazlalığı
  • Güzel Ayrıntılar
    Güzel Ayrıntılar
  • Güzel fikir ama uygulama daha iyi olabilir!
    Güzel fikir ama uygulama daha iyi olabilir!
  • Ortalam fikir ama iyi uygulama!
    Ortalam fikir ama iyi uygulama!
  • Bıçak gibi keskin uygulama
    Bıçak gibi keskin uygulama
  • İyi dilbilgisi ve imla kullanım.
    İyi dilbilgisi ve imla kullanım.
  • Komik!
    Komik!
  • Güçlü Sembolizim
    Güçlü Sembolizim
  • Kör gözüne parmak
    Kör gözüne parmak
  • Gönderme Bağımlısı
    Gönderme Bağımlısı
  • Sağlam Kökler
    Sağlam Kökler
  • Zamansız
    Zamansız
  • Teknoloji Açıklama Kitapçığı
    Teknoloji Açıklama Kitapçığı
  • Derin ve Canlı Karakterler
    Derin ve Canlı Karakterler
  • Tek Boyutlu karakterler
    Tek Boyutlu karakterler
  • Stereotip Karakterler
    Stereotip Karakterler
  • Seçilmiş Kişi Sendromu
    Seçilmiş Kişi Sendromu
  • Karakterin motivasyonu/hareketleri/arka hikayesi uyumsuz
    Karakterin motivasyonu/hareketleri/arka hikayesi uyumsuz
  • Hikaye Sıkıcı ve Sıradan
    Hikaye Sıkıcı ve Sıradan
  • İlham verici
    İlham verici
  • Taze Fikir!
    Taze Fikir!
  • Sürükleyici!
    Sürükleyici!
  • Mükemmel bir Yolculuk
    Mükemmel bir Yolculuk
  • Fazla Düz Anlatım!
    Fazla Düz Anlatım!
  • Yaşanabilir Atmosfer!
    Yaşanabilir Atmosfer!
  • Bu Gezegende Yaşam Yok!
    Bu Gezegende Yaşam Yok!
  • Enteresan Burgular/Ayak oyunları
    Enteresan Burgular/Ayak oyunları
  • Fazla Tahmin Edilebilir
    Fazla Tahmin Edilebilir
  • Seri Üretim
    Seri Üretim
  • Tanrının Eli!  Deus Ex Machina
    Tanrının Eli! Deus Ex Machina
  • Umut Vadediyor
    Umut Vadediyor
  • Başyapıt!
    Başyapıt!
  • Kötü Fikir
    Kötü Fikir
  • Yakıt/Fikir Az
    Yakıt/Fikir Az

2 Yorum

  1. Cevapla

    Hikaye çok iyi bir hikaye değil fakat genel satir element mevcut. Aslında biraz daha “twiste” ihtiyacı var.Ayrıca Swifty karakteri biraz daha renkli olabilirdi.Professör karakteri her zaman karşılaştığımız bir karakter ama rahatsız etmiyor. Hikayenin giriş kısmı kısaltılabilir ve deney kısımları biraz daha renklendirilebilir.Deney kısmında “seyir defteri” formatı kullanılırsa bence komedi unsurları daha ön plana çıkar.

    Bilmiyorum ama sanki professörün bir hayvanı da olsa ve Swifty bunla rekabet içinde olsa o da güzel olabilirdi :).

  2. Cevapla

    Teşekkürler, hayvanla rekabet güzel fikirmiş 🙂

Yorum Yaz

Email adresin yayınlanmayacak.Required fields are marked *

Kullanabileceğin <abbr title="HyperText Markup Language">HTML</abbr> kodları: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.