Roket Bilimkurgu Dergisi

Roket Bilimkurgu Dergisi

Okuma süresi: 5 dakika

Roket bilimkurgu dergisine ulaşmam biraz sürdü. Hem okuyacak sırada kitaplarım olması hem de zaman darlığı nedeniyle dergiyi almayı biraz geriye attığım söylenebilir. Ama garip bir nedeni daha var; Dergi aşırı ucuz olduğundan dolayı online sipariş verildiğinde bir o kadar da kargo parası ödememek için. Neyse ki başka bir kitap ile siparişimi birleştirip sonunda dergiye kavuşabildim.

Öncelikle dergiyi genel bazı noktalarda değerlendirerek başlıyorum. Yukarıdaki satırların aksine derginin fiyatının çok ulaşılabilir ve dizaynının da mütevazi ve doğru olduğunu düşünündüm. Hatta en arka sayfadaki Bilimkurgu Kulübü reklamı ile tam bir dergi olmuş. Hikayeler arasında ufak tefek çizimler serpiştirilmiş ki gerçekten hoş. Fakat roma rakamlarıyla sayfa sayısı yazılmasını biraz itici buldum. Çok önemli değil ama biraz zorlama geldi.

Basılı dergi fikri açıkçası benim biraz soğuk baktığım bir olaydı. Fikir sahibi Ruşen ile de konuştuğumuzda basılı dergi olayının biraz ulaşmakta sönük kalacağı fikri vardı. Yani antolojilerin bile okunmadığı, bedava bile bir yerde yayınlasanız kimsenin kafasını sokup bakmadığı bir tür bazen bizimkisi. Üstüne üstlük basılı olması sebebiyle online ortamdaki gibi geri bildirim alma ihtimalini de azaltıyor (çok da aldığımız söylenemez ya neyse :)). Ayrıca fiziksel bir baskı doğal olarak ya hikaye sayısını ya da kelime sayısını kısıtlamanız anlamına geliyor. Ve fiziksellik demek aynı zamanda finansman ve para ile uğraşmak demek.

Ama ulaşılabilir fiyatı ile “Roket” gayet çalışıyor gibi gözüküyor. İnsanların biriktirme ve sahip olma ihtiyacı belki bu dijitalleşen dünyada ağır basıyor gibi gözüküyor. Hem uzunluklarıyla gayet okunabilir hikayeler hem de bittiğinde bir dergi “bitirmişliği” hissiyatını veriyor. Sanırım insanlar para harcadıkları şeyi kullanma eğilimindeler. Parasını verdiysem okuyayım bari :). Derginin iyi yaptığı başka bir şey de olayı karmaşık hale getirmemek. Ne vadediyorsa o. Hem basım alanının sınırlı olmasından hem de genel fikir bu olduğundan sadece hikayelere yer verilmiş ki bu işi odağında tutuyor.

Hikayelere gelecek olursak;

Dergi ile aynı ada sahip “Roket” bilinmeyen bir ırkın uzay yolculuğuyla ilgili. Bu biraz düzeltme ve makyaj ile iyi bir hikaye olabilir. Fakat şu anda birkaç sorun gözüme çarpıyor. Bilinmeyen gezegenden gelen bir sinyali araştırmak veya bu misyonun başarıya ulaşması yeterince büyük risk veya teşvik. Bunun üstüne bir de bu medeniyetin ana gezegenin yok olması gerekmezdi. Bazı ikili konuşmalar fazla okuyucuyu bilgilendirme amaçlı yazılmış. Aynı görevdeki iki arkadaşın mesela ortak bir bilgi havuzları vardır kesin ve birbirlerine garip bir kibarlık ile davranıyorlar. Hikayede fikir aslında güzel fakat çözüm kısmı biraz uzun bir boşluk. Buradan sonrası biraz sürpriz bozanlı; Tüm ırk daha G4 seviyesinde kaçış hızına ulaşabilirken nasıl oluyor da mühendisler hemen G12 ye ulaşıyorlar o biraz muallakta. Bunu mevcut hedef gezegendeki teknolojiden devşirildiği iddia ediliyor üstü kapalı olarak Hikayenin adını da G12 koyardım, daha enigmatik olurdu. G12 burada muhtemelen dünya kaçış ivmesine bir gönderme 11.2 km/s ile ama bunu anlayabilecek kaç okur var ki? 🙂 Belki bu kadar üstü kapalı olmasaydı da her şey olurdu. (Ben tesadüf eseri uzay mühendisiyim o yüzden biliyorum). Son olarak uzay kısımları, uzay gemisi mürettebat yaşamı vs biraz daha detay olabilir. Özetle güzel fikir ama karşımızda ikinci taslağa ihtiyacı olan bir yazım var.

“Piyango” hem ad hem de konu itibariyle bana Philip K. Dick’in “Güneş Sistemi Piyangosu” kitabını hatırlattı ya da “logan’ın Kaçışı”. İnsani açıdan böyle ani bir değişikliğe nasıl tepki verirdik irdelenmiş. Fakat doğal olmayan yollardan ölüm veya intihar hiç mi olmuyor bu dünyada bunu anlamıyoruz. Biraz fazla tiyatral geldi son kısımlar onun dışında kısa ve güzel.

“Fıkracı” aslında güzel başlıyor. Fıkraları severim, robotların hizmet sektöründe olması ile de ilgileniyorum ve tüm bilimkurguların çok ciddi olmasına da gerek yok. Fakat bilimkurgu sonuçta bir mantık çerçevesidir. Bir fıkracı robotun yoğun bakım koğuşuna nasıl geldiğini veya hep bu koğuşta var ise niye “arıza” yaptığının anlatılmasını beklerdim. Belki çocuk koğuşu yenilemeye girince buraya gelmiştir diye kafamda durumu toparladım. İkinci hayal gücümü zorlayan şey ise acı çektiği belli olmayan, sentetik bir varlığı nasıl “döversin”. Diyelim ki vurdu ağzına ,zarar gören senin yumruğun olmaz mı? Bu gerçeklikten fedakarlık ediyorsak işin inandırıcılığı kayboluyor. Yoksa fıkra anlatan bir robota inanabilirim. Fıkralar da aslında beni güldürdü. Absürt güzel bir kurgu. Biraz daha uğraşılsa güldürü yanındaki alkışla beraber okuyucudan o ayrıntıya olan saygıyı da üstüne çekebilir.

“Çaresiz” hikayesinde ne yazık ki çok bir şey olmuyor. Çok durağan bir durumun biri tarafından anlatımını dinliyoruz. Bu da okuyucu olarak bir yolculuğa çıkmaktan ziyade bir tren istasyonunda yaşlı bir adamdan olmuş bitmişin hikayesini dinliyormuş hissiyatı veriyor. Bazı sahnelerde ahenkli ve kelime oyunlarıyla yazılmış yazım tarzını severim. Özellikle Jack London’un mesela beyaz diş kitabındaki Alaska tasvirlerinde bu satırlar insanı başka dünyaya sürükler. Ya da Jurrasic Park’daki gibi ziyaretçilerin ilk defa bir dinozor gördüğünde hikaye zamanını yavaşlatıp ayrıntıya yüklenmek ve duygu yüklemek mantıklı olabilir. Fakat buradaki ayrıntılı yazım biraz boş kalıyor çünkü arkasında o konudan gelen ağırlık yok. Şahsi fikrim bu tip yazımlara hikayenin belli bir kısmında önem vermek ve durumun önemini artırmak. Öteki türlü benim okuma dikkatimi biraz boşuna kullanmış oluyor. Yazım stili ve hikayenin boyutu itibariyle uyuşmadığını düşündüm.

“Zaman Paradır” konu itibariyle direk “In Time” filmiyle paralellik gösteriyor. Yazarın kendi de bunu bir dipnot ile yazmış ve bu hikayeyi neden yayınlamadığını açıklamış. Yazarın acısını paylaşıyorum 🙂 Bazen benim de fikirlerim bir anda karşıma çıkıyor ve “ben bunu düşündüydüm ama şimdi kimse bana inanmaz” diyesim geliyor. Hikaye 15 yıl önce yazılmış, bazı kısımlarda biraz fazla acımasız kalıyor. Repoman tarzında diyebilirim. Bir yerine aynı dünyada geçen üç daha küçük hikayeden oluşuyor. Bu da ultra kısa hikayeler olduğu için belki yaratması gereken duygusallığa biraz ket vuruyor. Hikaye konseptin çok bir şey üstüne koymuyor ama güzel okunuyor. Yazarın güncel eserlerini bilenler için geçmişe güzel bir ayna tutması açısında da ilginç.

“Yanıt” Fredric Brown (1954 ) adlı yabancı yazar tarafından kaleme alınmış. Zamanı için çarpıcı bir fikir de olsa şimdi bu fikir çok işlendiği için açıkçası o kadar da ilginç bir hikaye gibi bana gelmedi. Bu hikayeye şu yönde bir eleştirim daha var; öyle bir ortam düşünün ki Kastamonulu Heykeltıraşlar bir yerde toplanıyorlar. Değerli insanlar ve değerli yapıtlarını sergiliyorlar. Birden birinin tanıdığı uzaktan Kastamonulu olduğu iddia edilen Michelangelo diye bir adam da son anda sergiye dahil oluyor. Kendi eserleri Davud’u ortama sokuyor. Şimdi Kastamonulu heykeltıraşların ne suçu var burada :). Çeviri eserlere karşı bir ön yargım yok ama son 50 yılda yayınlanmış en iyi eserlerden birini çevirip dergiye koyarsanız bence biraz haksız rekabet yaratmış oluruz. Belki son 10 yılda nebula ödülü almış kısa hikayelerden bir iki taneyi çevirip koymak iyi bir fikir olabilir(yazarın onayını almak kaydıyla fakat bundan çok sorun çıkacağını düşünmüyorum).Hem değişik bir şeyler okumuş hem de dünya nerede Türk okuyucusu olarak bir nebze tatmış olurduk.

“Galaksilerarası Müze Gezisi” Hikaye sevimli yazılmış. Ne çok zor ve ağır ne de birkaç güzel ayrıntıyı ıskalamıyor. Çok derin bir hikayesi yok belki gerek de yoktur. Hemen bir sürpriz bozan ile başlıyayım; Şimdi bu hikaye basit şekilde zaten başlıkta ne olacağını söylüyor. Yabancı bir ırk gelip yok olmuş dünyayı ziyarete gelecek :). İnsanlıkla ilgili yine ırk atıp tutuyor sonradan kendi çıkarımlarını yapıp gidiyorlar. Güzel tarafı insanlığın nasıl yok olduğuna veya neyi yanlış yaptıklarına dair yine de dürüst açık bir yanıt vermesi. Son hikaye olarak hafif güzel bir tat bırakıyor.

Roket genel dergi olarak güzel bir başlangıç. Umarım ileride yazarlar arasındaki sinerji de artar ve birbirlerinin işlerinin kalitesini artırıcı küçük gruplar oluşur. Tabi biraz hatır gönül ile yapılan işlerde düzeltme ve geri bildirimlerin zor olduğunu bilmeyen yoktur. İkinci sayının birinci sayıdan alınan dersler ve şevk ile daha iyi olacağını düşünmek istiyorum. Herkesin eline sağlık.

Oy kullanabilmek için giriş yapmalısın. Eğer üyeliğin yoksa buradan kayıt olabilirsin.

Hızlı Yazı Geri Bildirim Tablosu

İkonların üstüne getirerek anlamlarına bakabilir,tıklayarak geri bildirimde bulunabilirsiniz.Ayrıntılı açıklama için "Sembol Kütüphanesine" başvurun.Verilen puanlar geri alınamamaktadır.

  • Hikaye Temposu Düşük
    Hikaye Temposu Düşük
  • Yavaşla Biraz Dostum!
    Yavaşla Biraz Dostum!
  • Anlaşılması/Takip Etmesi Zor
    Anlaşılması/Takip Etmesi Zor
  • Hikaye fikir için fazla kısa
    Hikaye fikir için fazla kısa
  • Hikaye fikir için fazla uzun
    Hikaye fikir için fazla uzun
  • Tam zamanında!
    Tam zamanında!
  • Mantık hataları ve Tutarsızlıklar
    Mantık hataları ve Tutarsızlıklar
  • Detay Eksikliği
    Detay Eksikliği
  • Detay Fazlalığı
    Detay Fazlalığı
  • Güzel Ayrıntılar
    Güzel Ayrıntılar
  • Güzel fikir ama uygulama daha iyi olabilir!
    Güzel fikir ama uygulama daha iyi olabilir!
  • Ortalam fikir ama iyi uygulama!
    Ortalam fikir ama iyi uygulama!
  • Bıçak gibi keskin uygulama
    Bıçak gibi keskin uygulama
  • İyi dilbilgisi ve imla kullanım.
    İyi dilbilgisi ve imla kullanım.
  • Komik!
    Komik!
  • Güçlü Sembolizim
    Güçlü Sembolizim
  • Kör gözüne parmak
    Kör gözüne parmak
  • Gönderme Bağımlısı
    Gönderme Bağımlısı
  • Sağlam Kökler
    Sağlam Kökler
  • Zamansız
    Zamansız
  • Teknoloji Açıklama Kitapçığı
    Teknoloji Açıklama Kitapçığı
  • Derin ve Canlı Karakterler
    Derin ve Canlı Karakterler
  • Tek Boyutlu karakterler
    Tek Boyutlu karakterler
  • Stereotip Karakterler
    Stereotip Karakterler
  • Seçilmiş Kişi Sendromu
    Seçilmiş Kişi Sendromu
  • Karakterin motivasyonu/hareketleri/arka hikayesi uyumsuz
    Karakterin motivasyonu/hareketleri/arka hikayesi uyumsuz
  • Hikaye Sıkıcı ve Sıradan
    Hikaye Sıkıcı ve Sıradan
  • İlham verici
    İlham verici
  • Taze Fikir!
    Taze Fikir!
  • Sürükleyici!
    Sürükleyici!
  • Mükemmel bir Yolculuk
    Mükemmel bir Yolculuk
  • Fazla Düz Anlatım!
    Fazla Düz Anlatım!
  • Yaşanabilir Atmosfer!
    Yaşanabilir Atmosfer!
  • Bu Gezegende Yaşam Yok!
    Bu Gezegende Yaşam Yok!
  • Enteresan Burgular/Ayak oyunları
    Enteresan Burgular/Ayak oyunları
  • Fazla Tahmin Edilebilir
    Fazla Tahmin Edilebilir
  • Seri Üretim
    Seri Üretim
  • Tanrının Eli!  Deus Ex Machina
    Tanrının Eli! Deus Ex Machina
  • Umut Vadediyor
    Umut Vadediyor
  • Başyapıt!
    Başyapıt!
  • Kötü Fikir
    Kötü Fikir
  • Yakıt/Fikir Az
    Yakıt/Fikir Az

4 Comments

  1. Reply

    G12 detayını bayağı bir yanlış anlamışım. (12G, yani dünyanın kaçış hızının 12 katı olarak düşünmüştüm.) Siteye ilk kez giriyorum ve sembol kütüphanesi fikrine bayıldım. İnceleme, yakın zamanda okuduğum dergideki öykülere başka açıdan bakmamı sağladı. Emeğinize sağlık.

    • Reply

      Bu benim yorumumdu belki Metin Bey daha değişik bir şey düşünmüştür. Benimki biraz meslek hastalığı diyelim 🙂

      Bu arada küçük (veya büyük bir hata) yapmışım.Kaçış hızı km/s olacaktı m/s değil yani yaklaşık 1000 katı :D.

      İlk yorum için sadece onay sistemimiz var dolayısıyla istediğiniz gibi artık yorum yapabilirsiniz.Siteyi beğenmenize sevindim. Keyifli okumalar!

  2. Reply

    Öykümün titreşimlere yol açmasına sevindim. Bu bakımdan yapılan değerlendirmeye önem veriyorum. Öyküde bir cümle ile geçtiğim bir bölüm vardı, öykünün kahramanlarına dair. Belki onların kim olduklarını biraz daha açabilirdim. Bunlar sizin de anladığınız üzere bize yabancı, akıllı bir uygarlık. Çok uzun nesiller boyunca uzay boşluğunda yaşıyorlar. Bir zamanlar atalarının yaşadığı bir gezegen efsanesi bile unutulmuş. Dolayısı ile yerleşecek yeni bir dünya arayışı içinde Dünya’dan gelen sinyalleri takip ediyorlar. Ancak yol boyunca insanlar uygarlıklarını yok edecek marifet sergiledikleri için Dünya’ya vardıklarında insanların yok olduğu, ancak doğanın yeniden ayağa kalktığı bir gezegen buluyorlar. Ancak gezegene iniş daha önce hiç bilmedikleri teknik sorunları ortaya çıkıyor.

  3. Reply

    Galaksilerarası Müze Gezisi bence tam olarak doğru anlaşılmış ve amacına ulaşmış. Gerçekten de başından itibaren zaten aşağı yukarı ne olduğu belli ancak adım adım bazı detaylarla dolduruldukça anlam kazanıyor. Bir bütün olarak bakınca onun bu hafif olarak nitelendirilen yapısından dolayı aslında onu bir nevi çocuk ya da gençlik öyküsü olarak nitelendirmek de mümkün.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

You may use these <abbr title="HyperText Markup Language">HTML</abbr> tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.