Görü
Sınav… ve biraz daha Sınav…
Mike Jr. Gözlerini açtığında ilk düşündüğü şey bunlardı. Önünde önemli bir sınavı vardı. “Big Mike” sınavın %86 ihtimal ile istenilen seviyede geçeceğini söylemişti. “Big Mike” Ev Yapay Zekalarının( EYZ)adıydı. Geçen haftaki çalışma rutinini onun için planlanmış ve çalışma esnasında savsaklamadığını iyice kontrol etmişti. İlk durumdaki %47 olarak hesaplanan oran şimdi %86’ya kadar çıkmıştı. Aslında EYZ tarafından kendi için konulan hedef %92 başarı oranıydı ama işte bazen kendi dünyasına dalıp gitmeden edemiyordu.
Mike Jr. bugün de endişeliydi ve endişe hedefinde %3-5 sapmaya yol açabilirdi. Bu sınav için bir basket maçı ve iyi bir arkadaşının doğum gününe gitmekten vazgeçmişti. Chris’e ne diyeceğini hala bilmiyordu. EYZ “Big Mike” güya bu konuşmayı onun için çoktan yapmıştı. Şimdilik bu felaket sonrası serpintiyi “Big Mike” dan duymak istemiyordu. Dikkatlice EYZ’nin sensörlerinin olabildiğince kör noktalarından geçti.
Hızlıca yemek odasını adımlayarak mutfağa ulaştı. En hızlı şekilde EYZ tarafından hazırlanmış bir sandviçi çantasına sıkıştırdı. Dün akşamki kan değerleri biraz düşük çıktığı için vitamin takviyesi mutfak masasının üstünde onu bekliyordu.
Annesiyle göz göze geldiler. Annesi Molly de endişesini yüzünden okuyabiliyordu;
“Merak etme Mike, sana güveniyoruz. Güzelce çalıştın, başarılı olacaksın. Hem bu aile planımızda küçük bir nokta, telafisi de var.”
Son cümle babası Mike’ı konuşmaya dahil olmaya itti.
“Evet her şeyin telafisi var gerçekten Mike Jr ama zamandaki kariyer kilit noktalarını kaçırmamız ve biraz disiplin önemli.
Mike dışarı çıkarken “Big Mike” evden çıkış ekranına ev sakinlerinin artık ezbere bildiği istatistikleri yansıtıyordu. Grafikte devamlı yükselen bir “aile toplam değer” çizgisi vardı. Aşağı eksende yaklaşan tarihler sıralanmış ve bazı noktalar belirlenmişti. Grafikte 175 gün sonra “5. kariyer atlamasını” diye adlandırılan bir sıçrama büyük, sevimli bir bayrak sembolüyle belirlenmişti. Buraya gelene kadar ufak tefek ikincil hedefler de yer alıyordu. Bunlardan biri de Mike’ın bugün olan sınavıydı. Tarihler yaklaştıkça semboller büyüdüğünden mi bilinmez bugünkü hedef sembolü gözüne daha bir büyük gözükmüştü.
Ekranda “ Başarılar Mike! Ailen sana güveniyor.” yazısı belirdi. Ekrana en az şekilde bakmak için kafasını eğerek aceleyle ayakkabılarını bağladı ve evi terk etti.
Mike Jr. doğal olarak adını babasından alıyordu. Babası evdeki ikinci sert kişiydi; birincisi ev EYZleri “Big Mike” olduğu su götürmezdi. Başta bir şaka olarak başlayan “Big Mike” adı tutmuştu. Günlük rutinlerini, sağlıklarını, eğitim durumlarını, psikolojik durumlarını, kariyer planlarını ve gelir gider durumlarının hepsini bu hiç uyumayan ev yapay zekası düzenlerdi.
Yıl 2035’de ev bilgisayarlarına bu kadar yetki vermek gayet doğal bir hadiseydi; birçok orta direk aileyi hedefleri doğrultusundan kontrol ettikten sonra gerçekten de istedikleri yerlere ulaşmışlardı. Ailenin hedefi 2040’a kadar anne ve babanın haftada 30 saatin altında çalışabilecekleri elastik bir rutine bir sahil kasabasında ulaşmak ve çocukların aynı şeyi 15 yıl içerisinde yapabilecekleri bir finansal ve kültürel pozisyonu korumaktı. Bazı hayat seçimleri yaparak bu zaman azaltabilirlerdi. Beachcomber ailesinin bu programa dahil olduktan sonra ilk yaptıkları şey aile tatillerini ekonomik hale getirmek ve hiç bir ev hayvanına izin vermemek olmuştu.
Aile “5. sıçrama” diye tanımlanan hayat basamağına artık günler mertebesinde yakındı. Bu tip aileler ev yapay zekalarına hayallerindeki yaşam hedefini paylaştıktan sonra seçimlerini büyük ölçüde ona emanet ederdi. EYZ’de onlar hedeflerine ulaştırmak için bir “kalkınma planı” oluştururdu. Kalkınma planının başarıya ulaşabilmesi için gerçekleştirilebilir alt parçalara bölünür, zaman çizelgesinde kritik geçiş noktaları belirlenirdi. Bu seferki geçişleri Beachcomber ailesi için sondan iki önceki büyük atlamaya tekabül ediyordu. Mike Jr. neredeyse lisenin sonundaydı, ablası Sandy ise “Big Mike”ın seçtiği bölümü okumak için bu yaz yanlarından ayrılacaktı. Buna bir ayrılık demek zordu çünkü “Big Mike” hala Sandy’nin hayatını büyük ölçüde kontrol edecekti. Sandy gergin bir şekilde pazarlık yapmaya, ergenlikte bazı özgürlüklerini elinde tutmaya çalışıyordu. Şimdilik EYZ’nin kendi için yapmış olduğu erkek arkadaş seçimlerini veto hakkını koruyordu.
Anne ve baba iki çocuk da yuvadan güvenli şekilde uçtuktan sonra planladıkları küçük sahil kasabalarına taşınabileceklerdi. Ailenin yaşam planındaki son iki aşama bu seçilen yerde kök salmak ve sürdürülebilir hayatlarını sağlamlaştırmak ile ilgiliydi. Önlerinde duran beşinci aşamaya kendileri içi planlanan zamanda geçemezlerse, bazı vergi dilimleri ve desteklerden yeterince yararlanamıyorlardı. Bunun sonucu planları 2.5 yıl öteleniyordu. Beachcomber ailesi için beşinci aşama son geçiş tarihi 175 gün sonraydı. Mike Jr. daha önce bazı ailelerin bu planları takip edemediklerini ve oluşan gecikmelerin başka gecikmeleri tetiklediğini duymuştu. Sonunda hiçbir zaman hedeflerine ulaşamayan ve hatta dağılan ailelerin hikayeleri Mike Jr.’u soğuk soğuk terletiyordu. Geçen hafta tam olarak geçemediği ders yüzünden ikmale kalmış ve hesaplamalar direk aile planında 3 tam gün gecikme olarak yansımıştı. Sınavda bugün böyle birşey olmasına izin veremezdi.
Mike Jr. en yakın tramvay istasyonuna gitti. Tramvaya binmek babasının onu okula bırakmasından çok daha ucuza geliyordu. Sırada beklemeye başladı. Aslında geç kalıyordu ama öğretmenine yüzünü kızartarak derse girmeye çalışmak şu anda “öncelikli bilet” için %15 daha fazla para ödeyip sıranın önüne geçmekten daha ucuza gelecekti. Hava yağmurluydu ve üç yıl önce “seneye de giyersin” diye alınan ince yağmurluğu alt taraftan biraz kısa kalıyordu. Rüzgar estiğinde bu dandik şey onu korumuyordu. Neyse ki tramvayın yan kapısı hemen açıldı. İçeriye hızlıca girdi. Tabi “öncelikli bilet”li yolculardan sonra…
Ellerini ovuşturarak kenara çekildi. Elindeki bileklikten vücut sıcaklığı tekrar normale çıkmaya başladığını görüyordu. Böyle sıcaklık değişimleri dayanılabilir olduğundan “Big Mike”ın radarına pek takılmazdı. Bir seferinde uzayan bir yol çalışması yüzünden yarım saat soğukta dışarıda kalmış ve hastalanmıştı. Üstüne sanki kendi suçuymuş gibi “Big Mike” dan kendini soğuktan korumadığı için fırça yemişti.
Kenara kıvrıldı ve yolculuğun bitmesini diledi. Şu anda yolculuğun hemen bitmesi için “5 dolar daha veririm” diye düşündü. Sanki para cebinden çıkıyormuşcasına hemen dertlendi. Sonrasında aklından “Yok yok 5 dolar fazla 2 dolar belki verirdim… zaten yolculuğun yarısı bitmiş bile” diye bir iç pazarlık geçirdi. Hayalinde 3 dolar kar etmenin ve ailesine destek olmanın gururunu soğuk plastik tramvay sandalyesinde yaşadı.
Yolculuk yine aşırı sıkıcı geçecek diye düşünürken yanında oturan gencin elindeki mobil aletten en son çıkan uzay fatihi oyununu gördü. Bu oyunu sadece arkadaşlarında görebilmişti. Bir kaç ay sonra oyunu ucuzluktan almak için can atıyordu. Fakat onun ailesinin sert ve keskin kalkınma planının olması arkadaşlarının çoktan oyunu oynayıp ağzının suyunu akıtmasını durdurmamıştı. Şimdi ise boş boş el bilek bilgisayarından bir şeylere bakmak yerine oyunu izlemek hoşuna gitmişti.
Birden tren uyarı sistemi çocuğun bilekliğine “durak” anonsunu yansıttı. Çocuk kalabalığı yarmak için hamle yaptı. Mike Jr. da silkinerek kendi bilekliğine döndü. Birden kendi bilekliğini oyunu izlemek için susturduğunu hatırladı! Anons yapılan durak kendi durağıydı!
Hızlıca doğruldu. Eğer ineceği durağı kaçırırsa zaten geç kaldığı derse daha da gecikecek ve üstüne ikinci kez bilet alması gerekecekti. Aceleyle hareket ederken aynı telaş ile önünde çıkmaya çalışan adamı fark edemedi. Aynı kalabalıkta bir adam kayak malzemelerini dışarı çıkarmaya uğraşıyordu. Mike Jr yerdeki çantalardan birine takılarak tökezledi ve adamın sağ koluna çarptı. Kar sapanları sivri ucu havaya kalktı ve ….
************************************************************
Gözlerini açtığında aslında “gözlerini” değil sağ gözünü açtığını fark etti.
“Ahh Mike, hayatım görebiliyor musun beni? Nasıl hissediyorsun?” dedi annesi Molly.
Buğulu gözlerle görebildiği bir hastane odası sanal ziyaretçi ekranıydı. Annesinin yüzü ekranda belirmişti. Farklı gözüküyordu, bu sabah giydiği kıyafetleri değiştirmiş olmalıydı.
“Anne…ne …ne oldu…gözüm çok ağrıyor”.
“Merak etme Mike,bir kaza geçirdin ama şimdi çok iyi bir hastanedesin. Çok önemli bir sunuma hazırlandığım için yanından olamıyorum ama emin ellerdesin. Doktor Roger sana her şekilde yardımcı olacak. Durumunu toparlıyormuşsun. Akşama seni görmek için can atıyorum. Görüşürüz!” ve böylece bağlantı kesilmiş oldu.
“Günaydın Ahbap. 36 saatlik uyku fena gelmedi sanırım.” yanındaki orta yaşlı doktor sol tarafında oturduğu için onu hemen fark etmemişti.
“Okul…okula gitmem lazım. Sınav…”
“Lazımdı demek daha doğru olur” dedi güler yüzlü doktor. “Eminim sana geçerli bir mazeret raporu yazabiliriz. Kazadan sonra 36 saattir uyuyorsun. Annen uyandığında seni görmek için ısrar etti ve sanal olarak ona uyarı gitmesini talep etmişti. Ne anneler var gerçekten, sana destek olmak için önemli toplantısından zaman ayırdı, çok şanslısın.”
“Hangi kaza?” Mike Jr için her şey çok hızlı ilerliyordu. Şaşkınlıktan kusma isteği ağzına kadar geldi.
“Muhtemelen acıdan bayıldığın için hatırlamıyorsun ama önünde bir kar sabanı sana saplandı ve gerisi malum.”
“Gözümle mi ilgili?, tek gözüm açamıyorum.”
“Evet tam üstüne bastın. Ne yazık ki sol gözünü kurtaramadık. Aslında ucuz bile atlatmışsın, biraz daha dik açıyla girseydi bu konuşmayı yapamıyor olurdun. Merak etme ilerisi için güzel opsiyonların var.”
Doktor Roger el bilekliğinden saatini kontrol etti.
“Şimdilik sana günlük olarak ayırabileceğim sürenin sonuna geldik, yarın sorularını tekrar konuşuruz Mike Jr. Biraz istirahat et.” yatağın solundaki sandalyesinden kalkıp gitmeye hazırlanıyordu.
Doktorun ilk söylediklerini önce anlayamadı. Uyandıkça acı daha fazla sol gözünde yuvalanıyordu. Korkuyordu …heyecanlıydı nefes alış verişini kontrol edemez hale geldi.
“Ne opsiyonu! neyden bahsediyorsunuz.” dedi ve hıçkırmaya başladı.
Doktor Roger odadan çıkışını ve zorunlu hasta ziyaret rutinini ertelemeyi düşünmüyordu. Fakat ayağa kalkarken son bir açıklama için daha vakit vardı.
“Hey sakin ol küçük adam. Biraz düşün bakalım. 16. yüzyılda değiliz, sen hiç etrafta gözlerinde bant olan korsan gibi yürüyen insanlar gördün mü?”
“Ama hepsi …hepsi para değil mi? Bizim 175 gün içinde faz atlamamız gerekiyordu.”
Doktor çoktan arkasını dönmüş odanın dışına çıkmıştı bile.
Biraz daha ağladı ama sol gözünün olduğu yer, her hıçkırıkta sızlıyordu.
——————————————————————-
Hastanede günler çabuk geçiyordu. Annesi iş sonrası her akşam yanına uğramıştı; normal bir zamanda kendini şımartılmış olarak bile düşünebilirdi. Fakat sol gözündeki boşluk ve dinmeyen sızı ne olduğunu unutmasına izin vermiyordu.
Dördüncü günün akşamında tuvalete kalmış ve geri dönecek iken ince duvarından diğer tarafından sesler duydu. Babasını doktorla birkaç opsiyonu konuşuyordu;
“Evet doktor, evet anlıyorum standartlar bunlar ama idareten bir şey yapılamaz mı ?Şu klon göz büyüyene kadar yani, bu geçici şeyler gerçekten….”
Konuşmanın sonrasını dinlememişti. Usulca lavabodan yatağına geçti. Aslında bu sırada ders çalışsa iyi olurdu yoksa geride kaldığı dersleri nasıl toparlayacaktı? Ama şu anda içinden bunu yapmak gelmedi. Boş, boş tek gözüyle hastanenin bedava kanallarından birinden bilekliğine çizgi film indirip izlemeye başladı. Şu anda izlediği bölümü daha önce iki kere daha izlemişti. Ama olsun, şu anda boş durduğunu görseler kesin derslerle ilgili başını şişirirlerdi.
İki gün sonra bir göz donör bulundu ve operasyon gerçekleşti. Normal şartlarda bir göz-yedeği veya günler içerisinde hızlı büyüyen bir implantın fiyatı çok yüksekti. Bunun yerine mevcut bir gözün sinirsel entegrasyonu ile ailesi “idare” etmeye karar vermişti. Bu gelen organ nakli hem çok ucuzdu hem de hemen gerçekleştirilebilirdi. Tek alışılmadık kısım ise gözün Mike Jr’dan beş kat daha yaşlı olmasıydı. Uygun bulunan göz neredeyse yetmiş yedi yaşında bir donörden geliyordu. Yaşlı bir adamın gözünü almak Mike Jr’ı biraz iğrendirdi. Öte yandan aile memnundu, yaşlı olması demek ucuz olması demekti. Muhtemelen Meksika gibi bir üçüncü dünya ülkesindeki donörden geliyordu. Aile hedefleri hastane masrafları yüzünden tam olarak 125 gün daha ötelenmişti.
Sinirsel köprülerin kurulması sırasında, göz ve beyninin bağlanması için yapay bir sıvıyla göz boşluğu doldurulmuştu. Bu kök hücre ile arasındaki bağlantıları kuruyor ve yavaş yavaş insanın görmesini sağlıyordu. Operasyondan iki gün geçmişti. Mike Jr. gözlerinin açabildiğini hissediyor ama sol gözüyle hala göremiyordu.
Doktor dinlemesi gerektiğini söyledi. Ama erken görmeye başlarsa okula dönüşünün de belki erken olabilir. Her şey beyinin bu yeni organı ne kadar hızlı kabul edeceğiyle ile ilgili. Uzun vadeli plan olarak yavaş bir göz klonu programı da başlatmışlardı. Üç yılın sonunda tekrar bir operasyonla Mike Jr. kendi sağlık gözüne kavuşacaktı.
Cumartesi sabahı gözünü açtı ve sol gözünde bulanıklıklar görmeye başladı. Gözünün arka tarafı çok kaşınıyordu. Sızıdan ziyade artık kaşıntı onu rahatsız eder olmuştu. Doktoru görüntülü aradı ve durumdan onu haberdar etti. Doktor her şeyin normal olduğunu sıkıcı bir şekilde açıklarken Mike Jr. pencerede yapraklardan süzülen ışıklara dikkatini vermişti. Bir süre onlara bakarken dalıp gitti.
“…Bir şey olmaz. Yani, ovuşturma yeter.”
“Ha? ne ? Pardon gözüm dalmış”
“Sanırım o taraflarda benden daha ilgi çekici bir şey var” diyerek gülümsedi Dr. Roger ve devam etti;
“Neyse kafanın biraz dağınık olması normal. En kötüsü geride kaldı, beynin gözü kabul etti gibi gözüküyor. Şimdi biraz dinlenmene bakabilirsin. Babana çok selam söyle.”
Konuşma sona erdiğinde Mike Jr. yerdeki ışık dansından gözünü ayıramamıştı.
Ertesi hafta Big Mike, doktordan gelen bilgiye göre Mike Jr.’un okula gitmeye hazır olduğuna ve 2 hafta içinde tüm görme yetilerine %90 oranında kavuşacağına data analiziyle karar vermişti. Mike Jr. ailesine daha fazla mahcup olmamak için hiç itiraz etmedi. Kazadan bir hafta sonra tekrar aynı tramvayda tekrar aynı şekilde okula gitmeye çalışıyordu. Tek fark artık yetmiş yedi yaşında bir gözü ve rahatsız edici bir kaşıntısı vardı.
Tramvay yine tıklım tıklım olmasına rağmen oturacak bir yer buldu . Bilekliğinde oyun oynayan çocuk da bugün oradaydı. Korkuyla gözü etrafta bir kar sabanı aradı. Ehh bu gün kaza gününde yaptıklarının aynısını yapıyordu ama biraz daha dikkatli olursa bu sefer bir gözünü daha kaybetmezdi. İki adım atar oldu fakat sol gözü başka yana doğru hafifçe seyirdi. Kenarda duran köpeği gördü; Kimse artık köpek beslemiyordu. Babası köpekler için çok mama yiyorlar ve insanın zamanından çalıyorlar derdi. Ama yine de bu köpeğin çok güzel tüyleri ve çok güzel uzun bir burnu vardı gidip yaklaşmak istedi;
“Isırır mı?” diye tasmasını tutan yaşlı adama sordu. Meraklıydı ama bu kadar kısa sürede ısırılarak tekrar bir hastaneye gitmek istemiyordu.
“Kötü biri değilsen hayır, Max uslu bir köpektir” diye güldü yaşlı adam.
Mike Jr köpeğin başını istemsizce hafifçe okşamaya geçmişti. Gözü tepeden tırnağa köpeği süzüyordu. “Bir köpek için garip bir isim”.
“Babası Chupapa kadar değil sanırım”. diye sırıtmaya devam etti. Bir an için Mike Jr. başını kaldırdı ve adamla göz göze geldi. Yaşlı saçları beyaz ve hafif kelleşmiş yüzündeki hatlar daha ortaya çıkmış belki atmışlarından bir adamdı. Adamda gözlerini kısarak onu bu arada süzmüştü.
“Sen şu geçen kaza geçiren çocuk değil misin ya?”
“Evet efendim, kazada gözüm yaralandı.”
“Biraz garip duruyor evet, ama iyi olmana sevindim. Seni ilk durakta dışarıya çıkarırken baya endişelenmiştik. Sonra noldu peki?”
Mike Jr. adamla göz göze gelmemeye çalışıyordu.
“Çıkartanlardan biri siz miydiniz? Yolunuzu uzatmış olmalıyım kusura bakmayın.”
Adamın yüzünün gerildiğini ve kaşlarını çattığını gözlemledi.
“Hiç de değil genç adam, ne önemi var” diye protesto etti.
“Sonra işte… sol gözüm o kazada ciddi şekilde zarar görmüş ve kullanılamaz hale gelmiş. Ama doktorlar çok hızlı davrandılar ve bana geçici bir göz verebildiler. Hem de ucuza!”
“Öyle mi? Evet, biraz pigmenti ve bakışı değişik gerçekten. Çok üzüldüm genç, ama modern tıp gerçekten harika. Yalnız daha dinleniyor olman gerekmez miydi?”
“Yapamam. Çaba göstermem lazım yoksa BYZ’miz aile hedefimize istediğimiz vakitte ulaşamayacağımızı söylüyor. Zaten bu göz geçici bir süre için. Orijinal gözüm laboratuvarda büyüyor. Üç yıl sonra orijinal gözüme kavuşabilirmişim. Doktorumuz Bay Roger ve babam en iyisi, en ucuzu böyle olacak dedi.”
Yaşlı adamın garip şekilde kaslarının gerildiğini gözlemledi, adam yumruğunu sıkıyordu. Bunu daha önce hiçkimsede fark etmemişti.
“Bence baban ve doktorun bu konuda tam da Max’in ısırmak isteyeceği tipler” dedi garip bir şekilde gülerek.
Mike Jr. şaşırmıştı ama bir yetişkine bu durumda ne demesi gerektiğin şu anda bilmiyordu.
“Şimdi inmem lazım bay…”
“Evet genç adam adımızı birbirimize söylemedik” Yaşlı adam kızmaktan çok gülümsüyordu.
“Ben Harold sen ise…?”
“Mike Jr efendim.”
“Ve bu tanıştığın da Max, 15 yıllık arkadaşım. Yarın görüşmek üzere Mike, ben de zaten 2 durak sonra parkta ineceğim.”
Mike Jr. açılan kapıdan çok dikkatli şekilde indi ve okuluna doğru yollandı. Soğuk rüzgarda dizleri yine buz kesiyordu. En azından öğretmeni en az 2 hafta geç kalmasına ses etmez diye düşündü.
Okulda gün olağan geçiyordu; fizik, matematik ve beden derslerinde zaman hızla geçti. Hatta coğrafya derslerindeki sanal Maya tapınağı gezisi bu sefer ilginç bir şekilde hoşuna bile gitmişti.
Öğretmeni maya tapınağının işlevselliğinden bahsederken onun gözü ayrıntılı çizilmiş duvar resimlerine takılmıştı. O zamanlarda bile kullanılan kabartmaların detayı ve yaratık diyebileceği insanların duruş şekilleri hafif bir hayranlık ve kıskançlık uyandırdı. Millet sıkıntıdan boğulurken o parmaklarının kalem tutmak için karıncalandığını hissediyordu.
Göz yuvası biraz sızlıyor ve yüzündeki garip kara bölge insanların dikkatini çekiyordu. Fakat kimse bir yorumda bulunmadı çünkü herkes bu konuda o gelmeden yönetim tarafından uyarılmıştı. Eğer biri dalga geçerse, ki istediğine emin olduğu birkaç kişi vardı, bu onlara eksi puan olarak yansırdı ve okul mezuniyet notlarını etkilerdi. Okulun YZ sistemi zorbalığa karşı sıfır tolerans gösterirdi ;bu sebeple kimse onun Dalmaçya köpeği gibi olan yüzünün ne kadar garip durduğunu söyleyemezdi.
Okulun son saatleri biraz sıkıcıydı. Bu sefer kafası derse pek takılmasa da ilgisi pencere ve geometrik şekillerdeydi. Normalde konsantrasyonu düştüğünde Big Mike hemen bilekliğine birkaç uyarı gönderirdi. Fakat bu sefer böyle bir konsantrasyon uyarısı almıyordu.
“Orada ne yapıyorsun bakalım Mike Jr.”
Öğretmeni Bayan Allison kendisine seslendiğinde Mike Jr ne yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Öğretmeninin önündeki kağıda baktığını gördü. Kendini toparlayarak önünde karalamış olduğu şeye baktı. Önünde hiç de fena çizilmemiş bir köpek eskizi duruyordu. Bunu idrak edinceye kadar öğretmeni söze devam etti;
“Demek bir köpek, ama dersimiz fizik bunu biliyorsun Mike. Biyoloji dersinde bile bunun sana ne yarar sağlayacağını bilmiyorum. Lütfen faydalı bir şeylerle uğraşmaya çalış”
“Peki Bayan Allison” yüzü kızarmış ve utanmıştı.
Öğretmeni hak verdi; Mike Jr. için yapılan kariyer planında çizim gerekli bir yetenek değildi. Yazılım planlamacısı, yapay habitat dengesi oluşturma uzmanı veya biyomoleküler birleştirici olması Big Mike tarafından ailesine tavsiye edilmişti.
Hocası arkasını döndüğü an bu konudaki rahatsızlığı yok olup gitti. Öte yandan başka bir mesele içini kemirmeye başlamıştı. Köpeği çizerken bir hata yapmış olduğunu fark etti. Sol arka ayağı gördüğü gibi değil vücuduna oranı yanlıştı. Bu onun canını öğretmenin söylediği şeylerden daha çok sıkmıştı. O hafta boyunca çizim yaparken Harold’la biraz sohbet etme fırsatı buldu. Hem Max’i sevip hem de resmi tamamlamaya çalıştı. Hafta sonuna doğru kendisini tatmin eden bir köpek resmine kavuşmuştu.
Ertesi gün Harold ve Max’i tramvayda aynı yerde buldu. Bu sefer aklında değişik bir fikir vardı. Tüm gece boyunca bunun sancısını çekmişti. Çantasından elektronik çalışma tablasını çıkardı ve sanal karakalem uzantısını parmağına iliştirdi. Hafifçe yere oturdu ve tablasının hareket sabitleştiricisini çalıştırdı. Yerini sabitledikten sonra Max’i çizmeye başladı. Max sakinliği koruduğu için harika bir modeldi. Fakat yol kısa ve yapmak istediği çizim uzundu. Mike Jr.’un daha fazla zamana ihtiyacı vardı. Yarım kalmış resmini kaydetti. Okul istasyonunda inerken ilgiyle arkasından bakan Harold ve Max’ı geride bıraktı.
Harold resme bakarak;
“Kulaklarını ve burnunu çok iyi yakalamışsın, bravo genç. Gözlerden biraz daha iş var ama olur gibi. Bence baya iyi hallettin. Uzun zamandır resim yapan birini görmemiştim doğrusu. Hay sen bin yaşa, nerden aklına geldi?”
“Öyle birden geldi işte. Canım bu aralar bunu yapmak istiyor… Hem para harcatan bir şey de değil o yüzden ailem çok bir şey demez.”
“Sanırım para harcatmadığı doğru evet. Ama önemli olan senin yaptığında şeyde kendinde bir şey bulman. Şu kısımlar harika ya, Max otururken gerçekten çok güzel gözüküyor. Ama parkta koşarken tüyler savrulurken onu açıkçası daha çok beğeniyorum. Hayvan hareketli olunca güzel, asıl Max’i o haliyle görsen çok hoşuna giderdi.”
Mike biraz bozulmuştu. Tablasındaki çizimi fiziksel kağıda aktarırken düşüncelere çoktan dalmıştı. Demek ki buradaki işi daha bitmemişti. Sanki içinde olduğu oyunda bir hedefi gerçekleştirmiş ama bu ona daha büyük bir hedef açmış gibi hissediyordu.
“İstersen hafta sonu parka gel orası Max’i koşturduğum alan, hem doya doya çizim yapmak için vaktin olur”. 20 yüzyılın sonlarında olsa bu teklif biraz şüphe uyandırabilirdi fakat gelişen teknoloji ve kayıt mekanizmaları özellikle çocukların zaman geçirdikleri alanları özel olarak güvenli kılmıştı.
Mike Jr bu hafta sonu dört istasyon uzaklığında bir yere gitmesi, bilet alması ve muhtemelen dışarıda yemek yemesi gerektiği anlamına geliyordu. Bu ay çizgi film satın almayarak biraz para artırabilirdi, öte yandan bir de….
“Hadi ama gel ben sana ısmarlarım.” Yaşlı kurt onun yüzündeki ifadeden ne düşündüğünü hemen anlamıştı.
“Ailene söyle, parka gel. Al sana bilet. Zaten her yerde kamera vs var sanırım yapay zekanız sana her türlü parkta da göz kulak olabilir.”
“Ondan değil.. Ama …neyse tamam biraz düşüneyim.”
Park çocukken gittiği parklardan bir tanesiydi. Y akın ve güvenliydi. Ailesi güvenlikten çok zamanını boşa harcamasına kızabilirdi. Fakat bu iki üç hafta dokunulmaz olduğu için cevabını geciktirmedi.
“İyi cumartesi günü görüşürüz o zaman.”
——————————————————————————————————————
Cumartesi tramvay daha boştu. Mike Jr. bir kenara oturmuş dışarıyı izliyordu. Gökyüzü bugün ona daha bir ilginç geliyordu. Bir üst geçidin ayaklarının altında birkaç evsizin ateş ile ısınmaya çalıştığını gördü ve içi acıdı. Onlar hep orada mıydılar? Mike Jr. niye hiç onları fark etmemişti? İçinden babasının papağan gibi tekrarladığı “sistem bize her imkanı verir bunun içinde çamura batmak veya yıldızlara ulaşmak bizim seçimimizdir. Çamura batanlar varsa bu onların çamura bir önceki adımda ayak basmayı seçmesiyle ilgilidir.” sözlerini hatırladı. Her şeyin o kadar kolay açıklanabilir miydi? bu insanlar ne zaman çamura adım atmayı seçmişlerdi?
Park durağında indi. Küçükken anne babası onu bu parka sosyalleşmesi için getiriyordu. O zamanlar annesi okuduğu çocuk gelişimi kitaplarından etkilenip Mike Jr’un ayaklarının toprağa değmesini, tabiatla haşır neşir olmasını istemişti. O dönem her ay bir kere kum havuzunda oynamış hatta çimlerde bile yuvarlanmıştı. Bu dönem tabi ki bir sonraki son moda çocuk yetiştirme kılavuzunu ebeveyinlerinin okumasıyla sonaermişdi.
İleride Harold’u gördü, bir bankta oturuyordu. Max tam sürat bir topun peşinden koşuyordu. Bacaklarını açmış, yere neredeyse yapışık şekilde “avını” takip ediyordu. Ağzıyla topu yakalayıp hızla Harold’a geri götürdü. Bu sefer Harold topu yerden sektirerek attı. Max hemen iştahla karşılık verdi. Yıldırım hızıyla seken topu takip eden Max yarım metre yerden sıçradı ve dişleri havada topun etrafında kenetlendi.
“Aaa selam Mike!!” diye seslendi Harold. Max de hemen Mike Jr’a doğru yöneldi. Mike Jr biraz hayvanın hızından korksa da Max yanına geldiğinde ellerini yaladı ve güzelce oturdu. Mike çok zengin olursa bir köpek almak istediğine karar verdi.
Parkta bir kaç insan yürüyüş yapıyordu. Bir iki genç dronelarını yarıştırıyorlardı. Harold bilekliğine baktı.
“Bir şey mi bekliyorsunuz?”
“Aslında birini…satranç arkadaşım Andrew bugün biraz geç kaldı. Her öğlen onunla bir parti satranç oynarız.”
“Geç kalmadı! tam arkanda.” dedi afroamerikalı yaşlıca bir amca. ”Demek yeni öğrencin bu”
Mike adamın sözleri karşısında afallamıştı.
“Sana eskiden bir öğretmen olduğunu söylemedi demek. Hem de bir programlama öğretmeni, en kötüsünden! Ben de aynı okuldaki edebiyat öğretmeniydim. Nedense hala arkadaşız işte.” diye kendi şakasına güldü.
“Selam, bu arada ben Andrew.” diye devam etti.
Kibarca elini Mike uzattı ve Mike’ın sol gözü adamın elindeki nasıra takıldı.
Mike Jr hafif çekingen bir tavırla ‘’Selam.’’ diyerek adamın elini sıktı. Adam Mike’ın neye dikkat ettiğini gördü;
“Evet, elle yazan son nesil deniyor bize. Ama görüyorum ki sende parmak uzantısı dijital kalemlerle bir şeyler çiziyorsun. Sonuçta kalem tutma eyleminin o ya da bu şekilde devam ettiğini görmek yeni nesilde güzel.”
“Uğraşıyorum işte. Neden bilmiyorum, hoşuma gidiyor beni rahatlatıyor sadece.”
“Hoşuna gidiyorsa devam etmelisin. Öte yandan görüyorum ki Harold eski alışkanlıklarından kurtulamamış.”
“Bu ne demek şimdi? Her öğrencinin manyakça programlama bilmesi gerekmediğini söylediğimde beni desteklemiştin ama.” diye sitem etti Harold.
“Evet başımız ondan sonra belaya girdi zaten. Görüyorsun ki Mike biz eski tip öğretmenleriz çocukların çok yönlü olmasına, deneme yaparak kendilerini geliştirmeleri gerektiğine inanıyorduk. En azından bu karşındaki yaşlı bizi bu yönde baya bir yıl sürükledi. Sonunda fişimizi çektiler ve yeni model yapay zekaları fişe taktılar.”
“Her istediğinizi onlara öğretebiliyor muydunuz yani? Eskiden kariyer haritaları yok muydu?” dedi Mike Jr. Şaşırmıştı, ezelden beri kariyer haritaları olduğunu düşünüyordu.
Satranç bu arada başlamış otomatiğe bağlamışlar gibi iki adam ardı arkasına hamleleri sıralıyorlardı. Gözleri tahtada olsa da çocuklar konuşmayı bırakmamışlardı.
“Tam olarak öyle sayılmaz ama hayır kariyer haritası diye birşey yoktu. İlk önce bir şeyler öğrenip öğrencilerimiz sonra kendi yollarını seçerdi. Bizim gibi öğretmenler ileride kasap bile olacaksan keman çalmaktan hoşlanabileceğini, doktor olsan da oyun programlamaya heves edebileceğini düşünür her şeyi öğretirdik. Öğrenmek istediğin her şeyi. Sonra işler değişti ve garip bir hal aldı. Tekrar senin gibi bir öğrenciyi görmek güzel doğrusu. Yoksa sistemlere olan inancımı on beş yıl önce okuldan çıkarken bırakmıştım.
“Çok da kötü bir yöntem değilmiş aslında. Belki ben de meslek sahibi olduğumda yanında başka bir şeyler de yapmak isterim.”
‘’O zaman bu senin ana mesleğin olmalı öyle değil mi? Sanatla ilgili bir branş mı okuyorsun?” diye sordu Andrew.
“Aslında şu anda lisedeyim bir meslek okulunda değilim yani. 3 adet ilerleme opsiyonum varmış; Yazılım planlama, yapay habitat dengesi oluşturma veya biyomoleküler birleştiricilik”
“İyi ama bunların hiçbirinde çizimle ilgili bir şey yok değil mi? yanılıyorsam düzelt.” dedi kibarca Andrew.
“Hayır, bu doğru. Bu çizdiklerimin pek bir amaca hizmet ettiği söylenemez, daha dün öğretmenimden bu sebepten uyarı aldım. Fakat şu ara sadece bunu yapmak istiyorum ayrıca geçen bir kaza geçirdim ve…”
Andrew çocuğun yüzüne baktı ve onunla göz göze gelmemesinden nereyi sakladığını anladı. Yıllardır kullanmadığı öğretmenlik reflekslerini kullanıp çocuğu başka şeyler konuşmaya yönlendirdi;
“Yani sadece merak ettiğin için ve yapmak istediğin için çiziyorsun öyle mi?” Andrew’ın yaşlı vücudu birden doğrulmuş ve gözleri bir yırtıcının gözleri gibi keskinleşmişti. Ağzı hafifçe aralanmış ve beyaz dişleri ortaya çıkmıştı. Sanki çok sevdiği bir yemek önüne sunulmuş gibi davranıyordu.
“Aslında, şimdilik öyle sanırım…ama geçici tabi…yani hedefim bahsettiğim mesleklerden biri olmalı aslında. Bu sıralar kazadan dolayı hocalarım ve Big Mike beni biraz rahat bırakıyor”
“Big Mike baban mı?”
“Yo hayır o bizim EYZ’miz. Babam sadece Mike; o bir şeye karışmaz tüm planları Big Mike yapar.”
Harold sert bir hareketle fillerden birinin yerini değiştirirken konu yine kazaya döndü.
“Kazayı anlattım ya ,şu tramvaydaki olay Andrew, artık hiç dikkatini toparlayıp bağlantıları kuramıyorsun iyice yaşlandın. Satrançda da bu yüzden kötüsün.” dedi Harold.
“Tamam bırak çocuk biraz konuşsun Harold. Zaten seni bütün gün dinlemek zorundayım. Şu EYZ Mike ,sanırım tüm modern aileler bu tip şeyler kullanıyor. Doğru mu?”
“Evet yani benim tanıdığım okuldaki aileler hep böyle yapıyor.”
Harold şimdi ona topla dönen Max’e döndü ve hayvan ile oynamaya tercih etti. Bu satrançtan biraz ara verdikleri anlamına geliyordu. Andrew bankta Mike Jr ile konuşmaya devam etti;
“Peki o zaman genç Mike Bir soru daha! iyi bir okuyucu musun?”
“Yani, gerektiğinde bir gün içinde atmış sayfa okuyabilirim veya ona yakın videoyu izleyip harmanlayabilirim. Açıkçası dersleri yazılı format yerine videodan takip etmeyi daha verimli buluyorum.”
“Hayır hayır.. Gerçek bir kitap okumaktan bahsediyorum, konusu ve hikayesi olan. Bir şey öğrenmeye direk yaramayan kitaplar var ya…”
“Evet ama onlar zaman kaybı değil mi? Ayrıca o eski tür kitaplar için kaç tane ağaç kesildiğinden derste bahsedilmişti. Kariyer planlarından edebiyat dersi olan arkadaşlarım özetlerin ne kadar uzun ve sıkıcı olduklarından bahsedip duruyorlar.
“Özet mi?” Bu yaşlı adamın da bankı istemsizce sıktığını fark etti. Belki de yaşlılar arasında genel bir durumdur diye düşündü Mike Jr.
“Ben mesleği bıraktığımda müfredat birkaç kitap sınırına kadar küçültülmüştü ama bu korkunç öyle değil mi Harold baksana şuna ya. Neyse….Resim yapmaya açıksan başka bir kaç öneriye de açıksındır diye düşünüyorum. Nede olsa bir sanatçı bir ağaç gibi çok yönlü olmalı öyle değil mi?”
Yaşlı gözü Andrew’un yüzündeki hüznü tanıdı. Adamın kendisine yalvaran bakışları Mike Jr.’ın içinde bir şeyler burktu.
“Ehh madem siz eski bir öğretmensiniz belki bir tane okumayı denerim. Zararı olmaz herhalde.”
“Evet, evet! Bence de haftaya gel de sana bir liste çıkarayım.”
“Liste mi?”
Adamın yüzündeki ani sevinç ve değişim Mike Jr’ın küçük bir katakulliye geldiğini anlatıyordu. Belki de bu yaşlı adamlardan öğrenmesi gereken şeyler vardı.
O gün parkta çizimine devam etti. Gerçekten de Max’in o koşarken hareketlerini yakalamak hem daha zor hem de daha zevkliydi. Öğleden sonranın geri kalanını iki yaşlı adamın satranç oynamasını izleyerek geçirdi.
“E niye sanal ortamdan oynamıyorsunuz?” diye sordu arada.
“O zaman Andrew’in yenilişini yüzünde nasıl görebilirim. Ayrıca Max Andrew’in kokusunu seviyor onu bundan mahrum edemem” dedi Harold.
“Ben de seninle görüşmeyi seviyorum. “dedi Andrew gülerek.”Belki haftaya seninle de yeniden görüşürüz Mike Jr, tanıştığımıza çok memnun oldum.”
——————————————————————————————————————–
Hafta çabuk geçiyordu tramvayda yine Harold ile Max’i görüyordu fakat şimdi köpek resimleri çizmek içinden gelmiyordu. Dışarıya tekrar baktı ve o üst geçit ayaklarının orada yaşayan evsiz insanları tekrar gördü. Sanki artık onlara bakmadan rahat edemiyordu. Yüzünü öteki tarafa çevirirse onlara haksızlık olacakmış gibi hissediyordu.
Tramvaydaki diğer insanları da şöyle bir süzdü. Gençler, yaşlılar, işe gidenler okula gidenler … aslında tramvay çok ilginç olabilirdi. Okul da artık ona ilginç geliyordu. Dersler hala sıkıcıydı ama insanlar ve ortam onu cezbediyordu. Ne yazık ki yeni ilgisi derslerine iyi yansımamıştı. Kafasını şu ara iyi toparlayamıyordu, notları biraz biraz gerilemişti. Aklı bir karış havadaydı fakat birkaç hafta daha dokunulmaz kalacağını tahmin ediyor ve bu durumu umursamıyordu. Big Mike diyetini değiştirerek bu durumu düzeltmeye çalışmış, hatta bilmediğimiz bir kız arkadaşın, bir platonik ilişkin mi var diye birden bire garip bir konuşma başlatmıştı. Sanal bir varlık olduğundan ona güvenebileceğini, sırlarını anlatabileceğini iddia etmişti. Tabi ki bu çok doğru değildi; Big Mike’ın önceliğinin nerede olduğunu hep biliyordu. Big Mike aileye 2 gün daha kazandıracak olsa Mike Jr’un tüm hayat hikayesini en yakın baskıdan çıkarır tüm okula dağıtırdı.
Okulda ders esnasında hafta sonunda gittiği parkı ve içindeki ağaçları düşünüyordu. Ağaçlarla tam bir manzara yapmak bir sonraki aşamaydı. Bunun için sanal kitaplığa girip “ağaç+manzara resmi+nasıl yapılır” diye aratması gerekti. Teknik adına pek bir şey çıkmadı ama ağaç ve manzara resmi yapan bir sürü ressam ile karşılaştı. Eski ama gerçekten güzel şeyler vardı .Bir ağacı yapmanın bu kadar fazla yöntemi olması onu şaşırtmıştı.
Haftaya cumartesi tekrar parktaydı. Hava güzel bir açık maviydi ve yaşlı öğretmenler tekrar satranç takımlarını çıkarmış oynuyorlardı. Yanlarına gölge bir yere oturdu şimdi huzurlu bir şekilde resmi üzerine çalışabilirdi. Sol gözü çok hızlı etrafa bakıyordu. Sanki suya dönmeye çırpınan bir balık gibi biraz kendi başına buyruk ve heyecanlıydı. Tam ileride ufak bir kalabalık gördü. Geçen hafta orada değildiler.
Kafasını oyun tahtasından kaldırıp Mike Jr’un dikkatinin oraya kaydığını gören Harold açıkladı;
“Eski kıyafetlerin toplandığı ve dağıtıldığı bir hayırsever panayırı orası. Evsizlere ve ihtiyaç sahiplerine kıyafet dağıtılır. Sanırım manzara resmi için başka bir günü beklemen gerekecek.”
Göz orayı kendine kestirmişti bile, Mike büyük adımlarla oraya çekildiğini hissetti.
“Ben yine de şöyle bir göz atayım”.
“Senin problem gördüğün yerde o fırsat görüyor; gençlik işte bu! Sanırım genç arkadaşımızın başka fikirleri var” diye güldü Andrew Harold’a dönerek.
Panayıra geldiğinde bir kaç evsizin üzerlerine kıyafet denediklerini gördü. Kendilerine küçük gelenleri bırakıyorlardı ama bir iki beden büyük gelmesi anladığı kadarıyla onlar için çok büyük sorun değildi. Bir köşede ise antik bir dikiş makinesi ile birkaç şeyi birleştirdiklerini gözlemledi.
Aklına Big Mike’ın ailenin eski kıyafetlerini 3-5 dolara sattığı online açık artırma geldi. Belki o kıyafetleri şimdi o büyük karton kutunun diplerinde bir yerdeydi.
Evsizler ve düşkünler saç, sakal birbirine karışmış tipler olduğunda hemen belli oluyordu. Ortam şimdi birlikte giyilmeyecek şeyleri üstlerine geçirdikleri içinde garip bir moda tasarım şenliği gibi gözüküyordu. Mekan ve ortam ilgisini çekince Mike Jr. otomatik olarak çizim yapmaya koyuldu. Göz ve elleri acayip hızlı çalışıyor anı ve hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmak istemiyordu. Turuncu, bej, kırmızı, mavi kıyafetler arka plandaki yeşilin önünde çok güzel bir kontrast oluşturuyordu. İlk defa renk kullanmanın heyecanını yaşıyordu. Bir buçuk saat sonra kendi yaptığı şahesere bakıyordu. Bir kaç ayrıntı aslında göz arda edilmişti. Hafta sonu ilk olarak parka geldiğinde yapmayı planladığı şey tam olarak bu değildi ama şikayetçi değildi.
“Vay be gerçekten güzel..” dedi bir ses
Kafasını çevirince saçı sakalına karışmış ilkbahar sıcağında uzun ve kirli palto giyen bir adamla karşılaştı. Evsizlerden biri olmalıydı. Onları dışarıdan izinsizce izlediğini ve belki de onları rahatsız etmiş olabileceğini fark etti..
“Özür dilerim, derdim rahatsızlık vermek değildi. Ben izleyip çizim yaparken dalmış ve…”
“Rahatsızlık mı… bizi izlediğin için mi? Çoğu bizi görmek bile istemez sen burada resmimizi çiziyorsun. Bence sorun yok dostum. Gerçekten güzel olmuş.”
Sol gözü seyirdi ve adamın yüzüne baktı. Gülümsemesini gördü ve sol eli “şaheserini” adama uzattı. Göz bencil değil, göz vermeyi ve belli ki paylaşmayı seviyor. Bu sefer gözün dediğini dinledi.
“Lütfen alın,hediyem olsun.” dedi Mike Jr.
“Ama çok uğraştın be küçük, bir saattir yapıyorsun vermek istediğine emin misin?”
“Tekrar yaparım, fabrikası bende” dedi Mike Jr.
İkiside güldü ve adam elinde resim ile sevinçle uzaklaştı. Arkadaşlarıyla birlikte resme bakarak konuştular ve güldüler. Adam sonra resmi dikkatlice katlayıp bol paltosunun derin iç ceplerinden birine koydu.
İki yaşlı adam onu uzaktan izliyorlardı. Bütün olayı görmüşlerdi ve belli bir gururlar onu yanlarına gelmesini bekliyorlardı. İlk Andrew konuştu;
“Sanırım sana hangi kitabı önereceğimi buldum genç adam. John Steinbeck’den Fareler ve insanları”
“Eh fena olmaz aslında biyoloji en iyi subjem değil fare anatomisindeki benzerlikleri bilmek belki yardımcı olur.”
Andrew kahkahayı bastı ve şöyle konuştu “bence ileride bu yorumlarının ne kadar komik olduğunu anladığında sen de çok güleceksin”. El bilekliğinden onun bilekliğine bir transfer gerçekleşti. Kalın sanal bir kitap okuma listesinden belirdi.
———————————————————————————————
“Fareler ve insanlar” ilk başta çok garip geldi. Niye böyle bir başlığı olduğunu çok ileriki sayfalarda anlayabilmişti. Ama hikaye ve ana karakterlerin dostlukları çok hoşuna gitmişti. Bir anlamda bir işe yaramayacak olan bir bilgiyi edinmenin içinde suçluluğunu hissediyor öteki yandan bunun verdiği o yasak elma çekiciliği onu her gün gizli gizli daha çok fazla sayfa okumaya yöneltiyordu.
Sonraki hafta gittiğinde Harold’un ona bir sürprizi vardı. Mevcut önemli sanat eserlerin konu alan eski bir derlemeyi onunla paylaştı. Andrew’in kitap listesi ise haftalar ilerledikçe uzadı. Jack London kitapları konu olunca Mike kitapların uzunluklarına bakarak sadece özetini okumanın yeterli olup olmayacağını sordu. Andrew ise “J.London kitaplarından 1 sezonluk kar bile 10 sayfada erimez.”diye itiraz etti. Harold sonunda onları bir orta yola ikna etti. Biraz daha basitleştirilmiş bir versiyonunu bularak Mike’a verdi. Mike kitabı okuduktan sonra tasvir kısımlarının basitleştirdiğini fark edip Andrew’a biraz hak vermeden edemedi; gerçekten sanki kötü çözünürlükte video izliyor havası almıştı.
—————————————————————————————————————-
Tekrar tramvayda ve okulda bir şeyler çizmeye başlamış fakat bu sefer subjeleri insanlardı. Arada bir kaç kitap okuyup Andrew ile tartışmayı ihmal etmiyordu. Hayalinden o zamanları gözünün önünde canlandırıp uçsuz bucaksız Alaska ormanlarını ve karı hayal etmeye çalıştı. İstese hemen eski fotoğraflardan ve videolardan bunu kendi görebilirdi ama hayal etmek aktif bir eylemdi. Hiçbir makine onun kafasındaki mutlak Alaska’yı göremezdi.
Haftalar geçiyor okulda sadece idare ediyordu. Çoğu arkadaşı özelleşmiş programlar yüzünden ondan ayrılmıştı. Arada bir internet üzerinden oyun oynamak için buluşuyorlardı. Big Mike şu son kulvarda arkadaşlık ve diğer bağlantıların kendisini yavaşlatmasına izin vermemesini tavsiye ediyordu. Dolayısıyla arkadaşlarıyla olan ilişkisinin azalması bir bakıma desteklenmişti.
Artık çantasında mütemadiyen çizim malzemeleri taşıyordu. Tramvayda inerken yarım kalmış bir sürü eskiz ve bir sürü de tamamlanmış çizim sanal e-mürekkep sayfalarında duruyordu. Bitmeden hiçbirini ana çalışma ortamına aktarmak istemiyordu ve sayfaları istediği gibi söküp takmayı seviyordu bu yüzden biraz fiziksele yakın çizim elemanlarını tercih ediyordu.
“Bazen izin almak fena fikir değil” dedi bir kız sesi tramvayda. Kafasını kaldırdığında uzun kahverengi saçlarını arkadan toplamış güler yüzlü kendi yaşlarında bir kız yanında durmuş onu izliyordu. Ama ne demek istediğini anlam veremedi. Taki gözü bir iki gün önce yaptığı bir eskiz sayfasına kayana dek. Kayan göz tabi ki sol gözüydü.
“Evet o gün beni nasıl çizdiğini merak ettim doğrusu ama tam bakacakken şu New Hemshire istasyonunda inip gittin. Madem çiziyorsun bakmama da izin vermelisin” diye gülümsedi. Gülüşü çok güzeldi.
“Özür dilerim el alışkanlığı işte. Dalmış gitmişim. Tüm suç unsurlarından kurtulmak için istersen sana verebilirim. Ama adını yazmazsam diğer çizdiğim insanlarla karışır”. Diye konuştu. Kendi gibi konuşmuyordu, sanki başka biri ağzını oynatır, kelimeleri ağzından döker olmuştu.
“Haha bu hoşuma giderdi, kanıtları yok ettin diyelim ama suçlu her zaman suç mahalline geri döner onu napacaksın.”
Kızın kıvrak zekası ona son zamanlarda okuduğu hikaye kitaplarını hatırlattı. Madem bir roman sahnesi yaşıyordu ona uygun bir replik bulmak gerekirdi.
“Belki seni istediğin gibi çizerek sana biraz rüşvet teklif edebilirim.”
“Belki belki….. Neyse bak bu senin durağın yarın tekrar görüşürüz ..?”
“Mike ,Mike Jr. ve seninki de?”
“Bunun için yarını beklemen gerekecek sanırım. Her gün nasıl olsa bu tramvayı kullanıyorum, senin gibi.” Kızın ona yaptığı bu son şaka onu pek güldürmemiş sadece sabırsızlanmasına yol açmıştı.
Her gün bu tramvayı mı kullanıyordu? Çok garip onu hiç daha önce görmemişti. Acaba daha önce neleri görmemişti bu seyahatlerinde?
Ertesi gün Elli ile tanıştı. Aynı sınıfta ama başka bir okulda okuyordu. Birkaç gün tramvayda konuştular ve gülüştüler. Mike Jr’ın yaptıklarından çok etkilenmişti ama kendisi de sıradan biri sayılamazdı. Bir çok konuda bilgisi ve çok kıvrak güzel bir zekası ve espri anlayışı vardı. Bir kaç hafta öncesine kadar Mike Jr. ile Eli’nin çok az ortak noktası olabilirdi. Şimdi ise birlikte oturduklarında susmak bilmiyorlardı.
Bir başka hafta sonu onu parka davet etti;birlikte biraz oturup arkadaşlarıyla tanışabilirdi. Max’i tanıştırmak için sabırsızlanıyordu. Sonunda Elli çizimlerini gerçek modeliyle karşılaştırabilir ve yorum yapabilirdi.
Nitekim iki yaşlı adam Elli ile tanıştıklarına çok memnun kaldılar.
“Doğrusu senden bir tane bulmak zorken birden iki tane olmanız mucize gibi Mike!” dedi Andrew.
“Evet aynı şeyleri konuşabileceğin birini bulmak gerçekten zor şu hayatta, hele ki aynı yaşta iyice zor!” dedi Harold
“Ama siz de öylesiniz “diye itiraz etti Elli.
“Yok canım biz sadece zaman geçiriyoruz. Öylesine takılıyoruz.” dedi Andrew. Hepsi topluca güldü.
Andrew tabi ki toplu okuma listesini Elli’ye de verdi. Şimdi Mike Jr en azından bazı kitaplarla ilgili bir arkadaşı ne düşünüyor öğrenebilirdi. Genel olarak Elli’yle ne yapsa zaten hoşuna gittiğini fark etti; Özellikle de onu bunları yaparken çizmek.
——————————————————————————————————————–Semester arası yaklaşıyordu, Mike’ın gözünün kontrol muayenesi zamanı da gelmişti. Semester bitmeden önce Mike Jr. öğretmeniyle bir sonraki dönem üzerine konuşmaya karar verdi. Çoğu öğrenci son final sınavlarının olduğu bu dönem evden çalışmayı tercih ediyordu. Bugünlerde birkaç derste pek de başarılı olduğu söylenemezdi. Moleküler birleştiricilik mesleği şimdiden opsiyonları arasından çıkmıştı. Neyse moleküler birleştiricilik çok da umurunda değildi. Birkaç sıkıcı dersini bırakıp sanat tarihi ve edebiyat almak istiyordu. Bu yolla okula olan ilgisinin geri döneceğini ve motivasyonun diğer derslerine de yansıyabileceğini düşünüyordu.
Öğretmeniyle olan konuşması düşündüğünden çok daha sert geçiyordu;
“Sanat tarihinin ve Paleantolojinin senin durumunla ne ilgisi var? Belki hadi yapay habitat konusunda Paleantoloji ilginç bir giriş olabilir ama yıllardır bu dersleri alan bile duymadım. Ne oluyor Mike Jr ? Big Mike’ın bu değişikliklerden haberi var mı? Programında niye bu kadar bir değişiklik var?” sınıf Öğretmeni Bayan Alison soruları arka arkaya yağdırdı. O da kendine göre şaşkındı, olan biteni anlamaya çalışıyordu. Mike Jr öğretmenin karşısında donup kalmış, soruları savuşturmaya çalışıyordu.
“Bilmiyorum,…ilgim bu aralar bu yönde sanırım. Diğer seçmeli derslerde motive olamıyorum. Yani anlıyorum insan enerji tüketim hesabı dersi önemli fakat bunu üniversite de zaten gösterecekler. Şu ara başka bir şey…”
“Aa olur mu? Evet gösterecekler ama sen daha önceden gördüğün için bir yıl kazanmış olacaksın. Bir yıl üniversiteyi erken bitirebilirsen aile planınıza daha çok katkı sağlayabilirsin. Big Mike’in planı çok mantıklıydı. Programı üç buçuk senede bitirdiğin takdirde istediğiniz yaşam tarzına dört beş yıl içinde ulaşabilirsiniz.”
“Ama yaşamdaki hedefim tam olarak da bu yıllarımı hızlıca geçip sonuca ulaşmak değil. Zen Budizminde önemli olan hedef değil yürüdüğün yoldur diyor. Bayan Alison zaten siz bize hep demez miydiniz kendi kararlarınızı almalısınız diye.”
“Evet herhalde öyle diyordum fakat… İstersen yine de bir Big Mike ile konuşalım belki bir orta yol bulunur.” Öğretmeni şaşkın ve çaresizdi; öğrencilerinden birinin yoldan çıktığını hissediyor ve müdahale etmesi gerektiğine inanıyordu. Fakat karşısındaki çocuk bildiği tüm şablonların dışında bir yerlerde geziniyordu. Ona ulaşmakta, dahası müdahale etmekte zorlanıyordu. Kendi eğitimindeki eksiklikleri sorguladı. Şu ana kadar öğrencileri için doğru olan hep verimli olanla örtüşmüştü. Bu durum onlardan biri değildi. Karşısındaki çocuk gayet bilinçli şekilde başka adımlar atmayı seçiyordu. Şimdi öğretmen olarak verimli olduğunu düşündüğü her adımı sorguluyordu.
Mike Jr. kadının yüzüne yayılan endişeyi bertaraf etmek istedi;
“Merak etmeyin Bayan Alison alt tarafı bir iki ders. Eminim Big Mike sorunumuzu çözer.” diyebildi.
—————————————————————————————————————-
Big Mike ile olan konuşmaya her nedense tüm aile fertleri davet edilmişti. Kendisini yaklaşmakta olan bir davada sanık gibi hissediyordu. İlk konuşanlar tabi ki davanın avukatlarıydı;
“Bak Mike Jr. bunu anlaman lazım. Fırsatlarını bir bahar hevesi için çöpe atamazsın. Biraz daha sık dişini bak sonra 4 yıl içinde istediğini yapabileceksin” diye giriş yaptı babası.
“4 yıl içinde 4 sonbahar, 4 kış, 4 ilkbahar ve 4 yaz geçmiş olacak. Sen parkın bu zaman içinde ne kadar değişeceğini biliyor musun? Neler kaçıracağımı? Şimdiden en az 15 cm daha yukarıda bir göz seviyem olacak. Bu elin terbiye görmesi için ne kadar uzun uğraştım haberin var mı? Asıl bu saçma dersler zaman kaybı; daha zamanı gelmemiş bir meyveyi dalından koparmaya çalışıyoruz. Bırakın da her şeyi zamanında olsun” dedi Mike Jr.
Aile fertleri bir anda bir irkildi. Söylediklerinin yarısını bağlantısını zaten anlayamamışlardı. Bir şeyler aile planlarında çok ters gitmek üzereydi, sadece bunu hissediyorlardı. Bu çocuk bu büyük lafları nerden öğrenmişti? boş zamanında kimlerle takılıyordu?
“Bak Mike Jr hayır yapma demiyoruz ama Big Mike’ın planıyla çok hızlı şekilde ailemizi garanti bir yaşam sağlayabiliriz. Bunu sen de istiyorsun öyle değil mi?” diyebildi annesi.
“Aynen bunu yapıyorsunuz; hayır yapma çünkü verimli değil diyorsunuz sabahtan beri. Bu garip rahatlık hevesiniz iyi sanata gebe değil. Ben kararımı verdim bu dersleri almak istiyorum. İlgim ve zamanımı bu yöne kaydıracağım.” eliyle listeyi işaret ediyordu.
Şimdi sıra son kozdaydı. Mutlak yargıcın konuşma zamanı gelip çatmıştı.
“Mike Jr. istersen alternatif senaryoları çalışabilirim, ikinci önerebileceğim plan biraz daha yavaş ama seni daha az sıkacak mesela ‘kaynak yapma temelleri’ gibi derslerle de üniversiteye girdiğinde zaman kazanabilirsin. Ya da başka bir alternatif “kodlama dilleri”ne devam edebilirsin, ileride ‘Habitat Isıl Denge Sistemleri’ ile çapraz bilgi füzyonu yapabilirsin. Ama ‘paleontoloji’ zaten işe yaramaz ölü bir sistem. Pratikte böyle bir dersin olmasına gerek yok teoride olmasının sebebi de eski insanı alışkanlıklar. Ailemiz için faydalı değil.” dedi Big Mike. Evin içini iyi duyulabilir ama bu konuşmada olamayacak kadar sakin sesiyle doldurmuştu.
“Ailemiz mi? Sen aileden biri değilsin… sen yaşlanmıyorsun, sen yaşamıyorsun, sen sadece emir veriyorsun. Senin için 60 yıl sonra da bir şey değişmeyecek. Hata yapmıyorsun çünkü bir şey öğrenmek, yapmak, denemek senin tabiatında yok. Senin tabiatın yok. Her gün benim gittiğim parka gitsen ‘parka gittim’ dersin. Senin programına eklemezsek başka bir şey anlatamazsın, ilgi duyamazsın. Ben her gün yeni bir parka gidiyorum, her gün yeni bir şey görüyorum.” sinirden dişlerini kenetlemişti. Gözünün arka kısmı sıcaktan artık zonkluyordu.
“Biraz sakin ol Mike Jr sanki gözün biraz seğiriyor gibi. İstersen sonra da konuşabiliriz “ dedi annesi Molly. Mike Jr. annesinin şefkati karşısında biraz gardını düşürdü ve rahatladı. Ne yazık ki babası o kadar sağduyulu olamadı.
“Evet bir tane daha sağlık faturasını şu anda kaldıramayabiliriz.” dedi babası Mike işgüzarca.
Mike Jr. o anda çok kızdı. Elindeki cam bardağı Big Mike’ın sensörlerinden birine fırlattı. Bardağın içindeki su duvarda patlayınca güzel bir kelebek kanadı şeklinde iz bıraktı. Çok hızlı olduğundan kimse ona müdahale edemedi. Sol gözü lekeye kilitlenmiş, kızgınlığı başına vurmuştu. Bayılmadan önce son hatırladığı şey bu leke oldu.
——————————————————————————————————————-Tekrar aynı klinikte uyandı. Başında annesi bekliyordu.
“Ne kadar zamandır uyuyorum.” Zorlukla konuşuyordu. Tüm gücü tükenmiş haldeydi.
“Bir kaç saattir hayatım. Ne kadar endişelendik bir bilsen. Gözün ….gözün biraz iltihap kapmış. Doktor Roger dedi ki büyük sıkıntı değişmiş ama bu öfke nöbetleri ile bağlantılı olabilirmiş. Hastalandığını anlayamadık Mike Jr.”
Yaşlı göz annesine bakıyor, göz göze geliyor. Anne endişeli ve üzgün. Annenin dedikleriyle pek aynı fikirde olmasa da çabasını takdir ettiklerini göz gizlice onaylıyor. Anlat ya diyor gizlice, anlat da biz de duyalım neymiş bu öfke nöbetlerinin sebebi. Gözü suçlamak istiyorlar ama Mike Jr. sorunun nerede yattığını biliyor.
Doktora içeri babasıyla tartışarak girdi. Sesleri yüksek çıkıyordu.
“Tamam tamam.. Bazı şeyleri pek de iyi açıklamamış olabilirim. Bulduğumuz göz beyin entegrasyon sürecinde motor fonksiyonlara bağlamak için donörün eski beyinsel bağlantılarını kullanır. Verdiğimiz ilaçlarda bu ağ yapısını birleşip güçlendirir. Sonuçta oğlunuzun beynine bir zarar gelmedi.”
“Gelmedi mi! buna zarar gelmemiş mi diyorsunuz? Birden tüm hayatını çöpe atıp farklı şeyler denemek istemeye başladı. Sonunda öfke nöbeti geçirerek bayıldı doktor!”
EYZ’lerinin başka önceliği vardı ve şimdi soru sırası ondaydı;
“Doktor bu geçici bir durum mu? Mike Jr. ne zaman eski haline dönebilir ya da operasyonu geri almamızın bir yolu var mı?” dedi babasının vücut bilgisayarından mekanik bir ses. Big Mike’ın her zaman direk problemin çözmeye yönelik fikirleri vardı. Zaman kaybetmeye gerek yoktu.
“Bakın Mike Jr.’a bir zarar geldiği söylenemez. Sadece donörden kalma bazı yetenekleri edindi o kadar. Donör ellerini ve gözlerini yoğun şekilde kullandığı zaman, örneğin marangozluk gibi mesleklerde doku aktarımı birkaç yan etki bırakabiliyor. Oğlunuzda böyle bir yan etkinin altında . Şu anda beyin senkronizasyonu çoktan gerçekleşti yani geri dönüş için çok geç. Ama biraz çizim yapabilmesinin çok da zararı olamaz öyle değil mi?” doktor dediklerine kendi de inanmamıştı. Apar topar buraya çağrılmış şimdide kendini savunmak durumunda kalmıştı.
“Problem bu değil, problem, saçma sapan dersler almak istemesinde, kafası karışmış durumda. Ne istediğini tam bilmiyor. Mazlovun ihtiyaç piramidine göre davranmıyor. İlk önce temel ihtiyaçlar karşılanır sonrada ikinci ihtiyaçlar garanti altına alınır. Şu anda hesaplara göre önümüzdeki altı ayda bu durumu garantileyebilme oranımız %91’e düşmüş durumda. Mike Jr. üniversiteye girme durumu ve hangi bölümden ne kadar hızlı ilerleyeceği tüm planı yavaşlatıyor.” dedi babası Mike.
“Hey bakın siz ucuz bir paket istediniz ve ben size bunu sağladım. İmzaladığınız belgelerde böyle yan etkilerin olabileceği yazıyordu. Mike Jr’ın görüyor olduğuna şükretmeniz gerekiyor yoksa o %91’lik sıçramayı iki yıl daha göremezdiniz.” dedi Doktor lakayt bir şekilde. Doktor ailenin zayıflıklarını görmüş bu olaydan olabildiğince az sermaye kaybı ile kurtulmaya çalışıyordu. Güçlü görünürse bunu yapabileceğine inanmıştı.
“Sen ne diyorsun bakalım, sen bizim ne yaşadığımızı biliyor musun? ! Oğlum bana hiç bağırmamıştı. Bunun çok feci sonuçları olacak. Seni dava edip o gelen parayla aile sıçramasını ne kadar kolay yapıyorum bak.” dedi babası.
“Doktor haklı Mike, hesaplarıma göre kazadan sonraki durumda bize %20lik bir bonus sağlamış olmalı. Bunu artık kabul etmemiz gerekiyor ne yazık ki.”dedi Big Mike
“Ama ….oğlum diyor ki …almıycam diyor dersleri. O ne olacak! Aile planımız ne olacak!” Nefesini bu sefer kontrol edemeyen babasıydı. Big Mike’ın kendisine karşı tavır almasını içerlemişti.
“Eminim herkesin kazançlı çıkacağı bir durumda anlaşabiliriz. Şimdi Mike Jr. hızlıca iyileşmesi lazım yoksa semester başlangıcını da kaçıracak. Tabi bu seferki ziyaretimiz bedava olacak şekilde rapora aktarılacak değil mi doktor”. Mike Jr. Big Mike’ın metalik monoton sesinin ne kadar iğneleyici ve itaat ettirici olabileceğini neredeyse unutmuştu.
Babası ve doktor dışarı çıktıklarında annesi kapıyı açtı ve içeri biri daha girdi.
”Bak seni görmeye kim gelmiş…” dedi annesi garip bir tonda.
Elli içeri daldı ve ona sarıldı.
“Sana noldu Dalmaçyalı. Gözünün nesi var?” baya üzülmüş olsada moral için burada olduğunu unutmamıştı. Küçük bir espri ve yüzünde gülümsemeyle Mike Jr.’la konuşmaya başladı.
“Hastane baya uzakta kalmalı senin evinden buraya nasıl geldin?”
“İki tramvay bir de otobüse bindim. Bunun ne önemi var. Andrew ve Harold çok selam söylediler onlar da baya endişelendi.”
İlk refleksinin kafasında bilet parasını hesaplamak olduğu için baya utandı. Sanki babasının hayaleti tarafından bir anda ele geçirilmişti. Hala gözü biraz zonkluyordu. Aldığı ağrı kesici yavaş etki ediyordu. Sol gözü uykudaydı, pek açamıyordu. Bu onun aklına bir fikir getirdi.
”Konuşmaya devam et Elli, ama bir şey denemem lazım şuraya oturur musun?” dedi sıcak bir ses tonu ile. Ve Elli konuştu ve konuştu. Annesi bir zaman sonra biraz işi olduğu için odadan ayrıldı .Bu akşam Mike Jr. gözetim altında kalacaktı ve annesi refakatçi olarak yanında duracaktı. Evde yapılması gereken bir iki iş vardı ve Elli’ye bu iki üç saat güvenebileceğini biliyordu. Sonuçta Big Mike da 7/24 Mike Jr.’u gözetim altında tutuyordu.
Ve o iki saat boyunca Mike Jr. çizdi ve çizdi. Sonunda yatağının ucunda yanında oturan kız arkadaşına baktı. Onu çok sevdiğini ve en sonunda ona layık bir resim çizebildiğini düşündü. Evet biraz tek gözle zor olmuştu ama sol gözü olmadan bunu becermişti. Artık başkasının desteğine ihtiyacı yoktu, bisikletindeki öğrenme tekerlerini çıkarabilirdi. Yine de sol gözünün tam kapasite kendine gelmesini umuyordu.
Doktor onu kontrol etmek için içeri girdiğinde durumunu çoktan tartmış, ondan ne isteyeceğini biliyordu. Doktorun klasik sorularının cevapladıktan sonra
“Doktor bu kimin gözü? Donörün ailesiyle konuşup teşekkür etmek istiyorum”
“Bunu yapamam Mike Jr. biliyorsun böyle şeyler hasta doktor ilişkisi ile..”
“Hadi ama doktor 70 yaşından bir gözü bana geçici olarak veriyorsan herhalde biraz ucuz bir iş yapmışsın demektir. Ben senin hikayendeki delikleri daha da büyütmeye çalışmıyorum sadece bir şeyi merak ettim. Yoksa bu gözden gayet memnunum, şikayet etme derdim yok. Fakat bu değişebilir..”
Doktor kendisiyle böyle garip bir yetişkin havasıyla tatlı sert konuşulmasından ve tehdit edilmekten çok hoşlanmamıştı. Babasının oğlu diye düşündü. Ama bir anlamda da yaşlı bir adamdan gelmesini beklediği sözlerin bir çocuktan gelmesi onun dengesini kaydırmış, bilinmeyen karşısında boyun eğmesine yol açmıştı. Şimdi çocuk olan doktor, yetişkin olan ise Mike Jr.’idi.
“Evet adrese gerek yok bir telefon alsam yeterli. Bir kaç şey sormak istiyorum.” Mike anlaşmada elinde tuttuğu ipleri biraz gevşeterek daha hızlı sonuca varacağını düşündü.
“Başımı belaya sokma yeter Mike, babanı da bana dava açmaması için ikna et lütfen.”
“Dalgamı geçiyorsun doktor, o kaza belkide başıma gelen en iyi şey;artık gerçekten görüyorum.”diye güldü Mike Jr.
——————————————————————————————————————–
Elli bir saat önce gitmişti ve annesinin gelmesine daha bir saat vardı. Elindeki numaraya baktı ve ve video konferans başlatmak için izin istedi. Öncelikle kendini ve geçirdiği kazayı anlatan küçük bir yazı yazıp bunun bir teşekkür konuşması olacağını belirtti.
Karşıda otuzlarında genç sakallı bir adam duruyordu. Sol gözü adeta bu adamı gördüğüne sevinmişti.
“Merhaba Soner değil mi? Kusura bakmayın telaffuzum yanlış ise özür diliyorum.”
“Yo hayır telaffuzun gayet iyi. Sanırım operasyona başarılı geçmiş. Çok sevindim.” Adamın sıcak gülümsemesinin ardından yüzünde hüzün takip etti.
“Evet düşündüğünüzden de başarılı aslında.” Elinden çizdiği eskizleri gösterdi.” Öncesinde hiç böyle şeyler çizemezdim.”
Soner’in yüzünden Mike Jr’ın tanıdığı bir yarı gülümseme ifadesi belirdi. “Görüyorum ki babam size bir gözden fazlasını vermiş.”
“Sanırım öyle oldu, şikayet edemem.” dedi Mike Jr. “Peki benim bir sorum olacaktı. Nasıl biriydi? ne iş yapıyordu?”
“Sanırım bu soruyu sormanız gereksiz, yaptıklarınızdan sonra ne yaptığını biliyor olmanız lazım..”
“O bir ressamdı öyle değil mi? Bir sanatçı…”
“Öyle evet hem de en güzellerinden biri. Buralarda baya özleniyor.”
“Tahmin edebiliyorum, benimle konuşmak zor olmalı.”
“Hiç de değil gözünün böyle şeylere yol açtığını bilse kıskıs gülerdi. Biraz muzip biriydi. Hafif kaostan beslenirdi bile diyebilirim. Peki siz bu durumudan memnun musunuz?”
“Sanırım evet ama ne amaca hizmet edeceğine bilmiyorum daha. Hayatımı baya etkiledi ve bu yöne doğru eğilmek istiyorum. Ama insan modern dünyada nasıl böyle hayatını kazanabilir bilmiyorum.”
Adam hafifçe Mike Jr.’ı süzdü. Karşısındaki çocuğunda ondan başka bir cevap istediğini anladı. Ne de olsa babasının oğluydu. İnsanların vücutlarından tavırlarından bazı çıkarımlarda bulunmak onun ikinci tabiatıydı.
“Amaç mı?” dedi orta yaşlı adam “Belki de durumu babamdan bir altıntı açıklar. Babam hep böyle sorulara soruyla karşılık verirdi. ‘bir kiraz ağacına soruyor musunuz niye meyve veriyorsun diye bana niye soruyorsun?’ derdi. Bence içinden geleni yaptıkça sorun yok.”
Mike Jr. güldü tam da sol gözünün söyleyebileceği bir şeymiş gibi geldi. Pek üstüne bir şey diyemedi.
”Tanıştığımıza memnun oldum. Bu arada acaba rica etsem yaptığı birkaç resmini yollar mısın?”
“Tabi ki seve seve ama sende seninkileri yollayacaksın. Görüşürüz Mike, gözüm üzerinde, kendine iyi bak.” bu saçma espri Mike’ı güldürmüştü.
——————————————————————————————————————
Bir iki hafta sistem olduğu gibi devam etti ama Mike Jr bunun böyle gitmeyeceğini biliyordu. Son iki haftada biraz daha az parka gitmeye başlamıştı. Hala Andrew ve Harold ile zaman geçirmeyi seviyordu ayrıca parka gitmediği zamanlar Max’i özlüyordu. Buna karşılık Ellie bayılma vakasından sonra onun üstüne düşer olmuştu. Parkta olmasa da diğer bir sürü yerde buluşuyorlardı ve açıkçası onunla olmaya doyamıyordu. Yeni derslerini almaya gittiğinde birden paleontolojide kayıtlı olmadığını fark etti.
Eve gitti ve çizim aletlerini çıkardı. Sonrada Big Mike’ı çizmeye başladı. Ev ahalisi eve geldiğinde etrafta bir sürü kağıt vardı. Hepsinde korkunç, karanlık robotik çizimler yer alıyordu.
“Al bakalım ne işe yaradığını düşünüyordun değil mi …al bakalım ne işe yarıyormuş” kızgın bir şekilde Mike Jr elindeki çizimleri en yakın kameranın gözüne sokuyordu.
“Neler oluyor burada artık yeter Mike Jr. ailemizi son aylarda yeterince strese soktun”dedi Babası.
“Ne mi olmuş beni kafasına göre istediği derslere yazdırmış bu salak makine.”
“Bu ailenin hedeflerine ulaşması için gerekliydi Mike Jr, Sandy’nin durumlarında bazı aksaklıkları oluştu dolayısıyla sistemin bunu mikro düzeltmelerle toparlaması lazım. Herkesin biraz özveri göstermesi lazım.” dedi sakin şekilde makine.
“Peki sen ne özveri gösteriyorsun Big Mike ha sen ne özveri gösteriyorsun? Madem bu ailenin bir parçasısın sen ne yaptın?”
“Benim görevim sizi istediğiniz geleceğe ulaştırmak Mike Jr. bunu sen de iyi biliyorsun. Bu sebeple seni bazı saptırıcılardan uzaklaştırmak da bu görev tanımımın içerisinde.”
“Görevmiş, elimdekinin ne olduğunu bile bilmiyorsun. İşe yaramaz zannediyorsun ha bu yetenek işe yaramaz zannediyorsun…bir göz ne işe yarar Big Mike bunu biliyormusun? İşte bu işe yarar tam da, görmeye… sana bakınca ne gördüğümü ancak şimdi anlayabiliyorum!”
“Bu çizimler üniversitede sana fayda sağlamayacak. Şu kritik dönemde kız arkadaşın da öyle”
Mike Jr. birden bir kaç gündür Ellie ile konuşmadıklarını hatırladı. Dört kez aramayı denemiş ama iletişim hep meşgule düşmüştü .Ama hayır! yapmış olamazdı…
“Sen …sen benim kız arkadaşımla görüşmemi mi yasakladın…hem de bana hiçbir şey söylemeden..ne dedin ona?”
“Rutin kontrollerin zaman aldığını şu anda dinlenmekte olduğunu ve bir arkadaşına ders çalışmaya gittiğini söyledim. Her zamanki rutin pembe düzeltmeler, babanın ve annenin onayıyla tabi. Ailemizin iyiliği için bu gerekliydi şu kritik zamanda Elli kafanı çok fazla meşgul ediyordu.
“Bak ileride anlayacaksın , Big Mike bizim iyiliğimizi maksimize etmek için programlandı. Biz bir aileyiz.” dedi babası.
“Hayır biz bir aile değiliz.”sözleri evde yankılandı.
“O bir yapay zeka ve sizlerde benim biyolojik ebeveyinlerimizsiniz. Ben sizin planınızda sadece bir sigortayım. Sandy bir şekilde yanlış yola düşerse ya da kabuller patlarsa diye yapılmış hesaplı bir sigorta. Gelecekte bir noktada sorunsuz bir hayatımızın olması için bugününü hiçe saydığınız oğlunuzum. Her şeyin bir şeye hizmet etmesi gerektiği bu dünyada size on yıl sonra geri dönmesi gereken bir yatırımım. Mutlu olup size hizmet edeceğim öyle mi?! Bu şekilde mi mutlu olucam? Mutlu olduğum her andan koşarak uzaklaşıp Big Mike gibi robot gibi davranarak mı? Hayır biz bir aile değiliz artık, bir yatırım bonosu belki ama bir aile deği…”
Babası ve annesi buz kesmiş gibi kala kalmıştı. Adeta kıpırdayamıyorlardı.
“Şimdi biraz sakin ol ahbap, kan şekerin yükselmiş durumda” dedi Big Mike yavşak robot kanka ağzıyla. Bu insanı, durumu ve nüansları bunun için programlanmış olsa bile bazen anlayamıyordu . Alt rutinleri bildiği direk yollarla stressi minimize etme üzerine çalışıyordu.
“Sizde biraz sakinleşebilirsiniz Bay ve Bayan Beachcomber, eminim Mike Jr. birazdan sakinleşecektir.” dedi neşeli toton bir ses ile. Babası hala ayakta kala kalmış, annesi yakındaki bir sandalyeye yıkılmıştı.
“Hayır hayatım tabi ki böyle bir şey yok!” diyebildi annesi sadece.
“İyi o zaman! ”diye sert bir şekilde çıkıştı Mike Jr “O zaman bu da sizi rahatsız etmeyecektir!
”Derslerimi tekrar düzenliyorum, yazılım planlama veya yapay habitat planlayıcısı olmayacağım. Şu durumdan sonra beni bunlar tatmin etmez. Ellie ile bir zamandır konuşuyoruz Andrew’da bize biraz yol gösterdi. O dünya tarihi okumak için Berkley’e başvurmuş ben de orada eski ama açık kaynaklı bir sanat programına başvurmayı düşünüyorum.”
“Big Mike bunun planımızda etkisi ne olur?” diye sordu annesi.
“Hesaplanamıyor, bu tip işler için verilen katsayı tam olarak hesaplanamıyor çok çalkantılı kaotik bir sisteme doğru evriliyor. İkinci aşama hesaplansa da diğer aşamalar hesaplanamaz.” dedi Big Mike.
“Peki gerçekten dürüst ve yararlı ne yapacaksın sonrasında?” diye sordu babası. Hala kafası basmıyordu.
“Ne yapacağımı ben de bilmiyorum şu anda. İlk önce deneyip araştıracağım sonra neyi sevdiğime karar vereceğim ve bu sırada bir sürü kitap okuyup, müzik dinleyeceğim. Ama merak etme baba kesinlikle yararlı bir şey yapacağım, sanat yapacağım. Hem belli mi olur belki seni bile o planlarından önce mutlu edebilirim.”
Afallamışlardı “Peki nereye gidiyorsun şimdi?” diye sordu ağlamaklı Molly. Şok üstüne şok geçiriyordu. Babası ilk defa bir şeyleri hayatında gözden geçiriyormuş gibi boşluğa bakıp duruyordu. Mike Jr’ın kapıdan çıkarken söylediklerini duymadı bile.
“Kız arkadaşımı alıp biraz gezmeye çıkacağım. Zavallı birkaç gündür muhtemelen kafayı yiyordur. Sayenizde! Eğer bir daha benim hayatıma o sanal burnunu sokarsan tüm odaları maviye boyarım Big Mike.”
Dışarı çıkarken sol gözü vücut bilgisayarındaki saate takıldı.Mike Jr kendin kendi sol gözüne bir insanmışçasına hitap ederek konuştu; “Evet biliyorum biraz serin olabilir ama park gerçekten şu saatte çok güzel olmalı göz. Her saatin değişik bir çekiciliği var bunu en iyi sen biliyorsun. Şimdi Elli’yi bu saatte çıkmaya ikna etmek gerekecek.”
Çantasına biraz boş kağıt ve elektronik çizim malzemesi sıkıştırıp parkın yolunu tuttu.
Babam’a (Şubat 2019)
Hızlı Yazı Geri Bildirim Tablosu
İkonların üstüne getirerek anlamlarına bakabilir,tıklayarak geri bildirimde bulunabilirsiniz.Ayrıntılı açıklama için "Sembol Kütüphanesine" başvurun.Verilen puanlar geri alınamamaktadır.- Hikaye Temposu Düşük
- Yavaşla Biraz Dostum!
- Anlaşılması/Takip Etmesi Zor
- Hikaye fikir için fazla kısa
- Hikaye fikir için fazla uzun
- Tam zamanında!
- Mantık hataları ve Tutarsızlıklar
- Detay Eksikliği
- Detay Fazlalığı
- Güzel Ayrıntılar
- Güzel fikir ama uygulama daha iyi olabilir!
- Ortalam fikir ama iyi uygulama!
- Bıçak gibi keskin uygulama
- İyi dilbilgisi ve imla kullanım.
- Komik!
- Güçlü Sembolizim
- Kör gözüne parmak
- Gönderme Bağımlısı
- Sağlam Kökler
- Zamansız
- Teknoloji Açıklama Kitapçığı
- Derin ve Canlı Karakterler
- Tek Boyutlu karakterler
- Stereotip Karakterler
- Seçilmiş Kişi Sendromu
- Karakterin motivasyonu/hareketleri/arka hikayesi uyumsuz
- Hikaye Sıkıcı ve Sıradan
- İlham verici
- Taze Fikir!
- Sürükleyici!
- Mükemmel bir Yolculuk
- Fazla Düz Anlatım!
- Yaşanabilir Atmosfer!
- Bu Gezegende Yaşam Yok!
- Enteresan Burgular/Ayak oyunları
- Fazla Tahmin Edilebilir
- Seri Üretim
- Tanrının Eli! Deus Ex Machina
- Umut Vadediyor
- Başyapıt!
- Kötü Fikir
- Yakıt/Fikir Az
Karan
Son derece güzel olmuş. Bu tür hikayelerin daha çok yayılmasını isterim. Distopik bir dünyanın bizim gerçekliğimize bu kadar paralel benzetilmesine Kral çıplak diyorum.
Burak K
Tesekkürler! benim için özel bir hikayeydi.Günlük bilimkurgu benim de sevdiğim bir dal.