Karanlık Şafaklar
Bu yılın ilk hikaye kolektiflerinden “Karanlık Şafaklar”’da az sayıda yazar (5) çok sayıda hikayesi (10) ile bizi selamlıyor. Kitap Paris Yayınlarından Ünver Alibey editörlüğünde Aralık 2022’de çıktı. Yazım ve anlatı olarak güzel yazılmış hikayelerden söz edebiliriz. O yüzden işin mekanik kısmından çok hikaye ,yazım tercihleri ve fikir üstünde tartışmak benim için de güzel bir deneyim.
Bu değerlendirmede daha önceki değerlendirmelerimizde yapmadığımız bir şey yapıp yazarların adlarını hikayelerle ilişkilendireceğim. Normalde her hikayenin bir kitapta yerini yazarından bağımsız olarak hak etmesi gerektiğine inanırım. Bununla ilgili diğer derlemelerde bazı eleştirilerim olmuştu.
Yukarıdaki fikrimin aksine burada “her yazardan alınan iki hikaye” fikrini pozitif bir açıdan değerlendirmeye karar verdim. Hikaye derlemelerinin yazarları tanıma açısından önemli kitaplar olduğuna inanıyorum. Keza kısa zaman önce Yalçın Altın’ın “Evrenin Türküsü” kitabına gelen okuyucu yorumlardan biri de yazarın uzun romanlarında bulamadığı ışığı yazarın hikaye derlemesinde bulduğu ile ilgiliydi. Bunun sebebi şaşırtıcı değil. Uzun bir hikaye örgüsünde sıkılırsanız çıkmak zor ama kısa hikayelerden bazılarını beğenip bazılarını beğenmeyebilirsiniz. Okumadan doğan “beğenmeme” riskinizi daha küçük ama çoklu sepetlere dağıtmış oluyorsunuz. Burada da şu sorun ortaya çıkıyor. Bu alanda çok derleme okumazsanız bir hikayesini sevdiğiniz bir yazarın ikinci hikayesini okumak zor oluyor. Dolayısıyla kerametin yazarda mı yoksa hikayede mi olduğunu anlamak da zorlaşıyor. Bu hikaye derlemesinde her yazarın iki hikayesi olduğun için üç aşağı beş yukarı yazarların yazım kaliteleri hikayeleri arasında karşılaştırılabilir ve kafamızda kalite açısından bir yere oturtulabilir. Böylece yazarın yeni hikayeleri için heves de duyabiliriz. Bu bakış açısıyla belki de iyi bir editöryel seçim olmuş diyebiliriz.
Kitap ön yazı ve kapak yazısı konusunda da biraz eleştirilerim var. İlk olarak giriş fazla iddialı. Kitap “Çağdaş Türk Bilimkurgu edebiyatının en gözde 5 yazarıyla bir yolculuğa çıkma üzeresiniz.” diye başlıyor. Şimdi bir seçimden, bir yarışmadan çıkmış veya uzun yıllar boyunca edebiyat dalında seçkiler vermiş yazarlarda bahsetmiyorsak biraz antipatik kalıyor bu durum. Biraz daha tevazu gösterilerek giriş cümlesi yazılabilirdi. Aynı zamanda yazı sanki bilimkurgunun büyük bir kısmı distopya gibi bahsediyor ama bu da doğru değil. Son olarak ufak bir ayrıntı ama arka kapak yazısı sürpriz bozan konusunda “Son umut” hikayesine biraz ayıp etmiş :). Kapak tasarımı güzel ve net ayrıca.
Kapat-Aç (Funda Özlem Şeran): Silsile kitabından daha önce okuduğum bu hikaye gayet güzel bir siberpunk. Sürükleyici, bağlantıları iyi yapılmış ve açık vermeyen bir anlatısı var. Karakterlerle belki etkileşimimiz az bu yüzden sonundaki global olaylardan çok da bir şey hissetmeden hikayeden ayrıldım. Hikaye zaten TBD yarışması birincilik ödülünü(2017) almış. Güzel hikaye, okunmalı.
Son Umut (Ruhşen Doğan Nar): Öncelikle kitap için özel olarak kaleme alınması takdir edilesi. Hikaye yazmak için bence kötü bahane yok. Hikaye içerisinde değişik bakış açıları ve fraksiyonlarla karşılaşıyoruz. Son açıklamalar biraz havada kalıyor. Evrimin, hele ki müdahalesiz evrimin zaman uzunlukları ve prensipleri biraz fazla liberal şekilde kullanılmış. Hikayenin sonundaki dramatik yapı oluşabilmesi için bir kaç mantıksal açıklama ve yapılabilir hamle göz ardı edilmiş gibi duruyor. Oluşan olay örgüsü biraz zayıf kalınca sonundaki dramatik etki yeterince vurucu olmuyor. İkinci bir taslak görse baya şey çözülebilir belki. Ortalama bir hikaye diyebiliriz.
Gebe (Seran Demiral):Klonlama hikayelerini severim fakat olay sadece klonlama ve çocuk sahibi olmakla bitmiyor. Hikayede klonların normal yaşam süresinde mi yaşlandıkları yoksa yetişkin şekilde mi doğduklarını çok anlamadım. Yetişkin şekilde doğduklarını düşünürsek bir insanın yakınlarından birini klonlaması biyolojik benzerlik ötesinde bir şey ifade etmeyecektir. Hikayenin sonlarında kollektif bir bilinç veya klonlardan deneyim olarak yer değiştirilebilir gibi şeyler bahsediliyor ama yine açıklamalar yetersiz. Klon bildiğimiz anlamıyla aslında bizden atıyorum 30 yıl sonra doğan ikizimiz. Ya da otuz yaşındaki biyolojik kopyamız. Deneyimlerin aktarıldığını gösteren bir ifade yok. Hikayenin %50si atılıp (Mesela annesinin mezarı kısmından başlayabilirdi olaylar) klonlarla olan ilişki kısmı biraz daha derinleştirilebilirdi. Biraz pürüzlü bir hikaye, ikinci taslağa dönmesi lazım.
Çok satan (kutsal) kitaplar (Özgür Hünel): Hikaye güzel işlenmiş. Dinin insan toplumundaki yeri sorgulanmış. Biraz belki son gezegendeki genel halkın işlevsiz kalışı garip. Bir de şu soruya biraz zor cevap veriyor “Aynı şeyi yapıp aynı sonucu alıyorsanız kaçıncı seferde değişik bir şeyler yapmaya karar verirsiniz? Yoksa güzel, bence öyküden başka fikirler de çıkabilirmiş. Genel okuyucu için ufuk açıcı, zaten üçüncülük ödülü de var.
Lütfen Rahatsız Etmeyin (Selin Arapkirli): Eserlerde şiddet dozajı hep tartışmalı bir konu. Kendi kişisel sınırım çocuklara karşı şiddet ve istismardan bahsedeceksek hikaye gerçekten buna değer olmalı. Ortamda anlatılan distopya kötü ama ne yazık ki günümüz dünyasında dark webde yayınlamış şeyler kadar kötü değil. Yazarın bu konudaki tavan seviyesinin bu kadar düşük olması bir bakıma onuna adına sevindirdi. Belki biraz daha üstü kapalı yazılarak izleyicinin hayal gücüne bırakılsaydı bu şiddet olayları daha kolay hikayeye yedirilebilirdi. Bu haliyle hikayenin ikna ediciliği de azalıyor. Ve sonunda yapılan çok adımlı planın başarı ihtimali o kadar düşük ki umuttan çok umutsuzluğa yol açıyor bende. Ortalama bir hikaye diyebiliriz.
Kırmızı Buton (Funda Özlem Şeran):Bu tip “sevimli robotların gözünden insanlığa bir bakış” temalı hikayelerle sıkça karşılaşıyorum. Çok iyi olanları da var, çok kötü olanları da. Benim için biraz fabl tarzında bir anlatı. Fantastiğe kaçan bu arka planda tabi tutarlılık ile ilgili sorulara cevap aramak biraz beyhuda ouyor. Fikir olarak ortalama seviyede, çok yeni birşey söylemiyor veya karakterlerle olan bağlantımız çok da güçlü değil. Yazarın kitaptaki ilk hikayesini daha çok beğendiğimi söylemeliyim.
Demokrasinizi Hangi Boy Alırsınız (Ruhşen Doğan Nar): Güzel sorular ile başlayan bir hikaye. Geleceğin inşası için hayal etmek problemleri incelemek lazım. Bu açıdan problemi daha ciddi almasını tercih ederdim. Fakat yine de bu dünyaya hoş bir pencere sunuyor. Bunun yanında bir eleştirim başta çatışan tarafların arasından sıyrılan bir üçüncü tarafın oluşan güç boşluğundan faydalanması biraz tesadüfi oluyor. Sistemin biraz daha derin incelenmesini tercih etsem de yazarın bu hikayesini daha çok beğendim. Bu hikaye daha kontrolde ve ilginç duruyor.
Yarını Hatırla (Selin Arapkirli): Genel akış itibariyle güzel bir hikaye. Yazarın bu hikayesini tercih ederim. Eskiden yazılsa feminist dalgada kendine yer bulurdu. Biraz devlet ve devlet görevlilerinin hareketleri karikatür kalıyor. Kafanızda kurgunun işleyebilmesi için olasılıklara inanmanız gerekiyor ama genelde güzel ve pozitif bir açıdan zamansız bir hikaye. Kişisel travma ve biyoloji anladığım kadarıyla yazarın sevdiği konulardan.
TECHne (Özgür Hünel): Devrim hikayeleri en sevdiğim bilimkurgu konseptlerinden biridir. Kapitalizmin sanata taktığı “yararlılık” tasması ile ilgili güzel şeyler söyleniyor. Bir distopya da olduğu aşikar. Çok derin bir hikayesi olmasa da yarattığı atmosfer hissediliyor. Şimdi biraz kişisel bir tercih ama sanatın “güzel olan” ile eşitlenmesi beni rahatsız etti. Sanat rahatsız edici ve çirkin de olabilir. III. Rönesansı okuduktan sonra aklımda “bu kafayla eski düzene dönmeleri uzun sürmez” diye düşündüm gülümseyerek. Hikaye ilham verici. Yazarın bu hikayesini daha çok beğendiğimi söylemeliyim.
Sonsöz: Zamanda kısa bir yolculuk (Seran Demiral): Bir hikaye değil , Türk bilimkurgu kısa tarihi. Böyle seçkilerde bu tip yazılar kitapta olabilecek bir hikayenin yerini işgal ettiği için onayladığım şeyler değil. Fakat bu kitabın Futurchia adlı İtalyan kuzeninden devşirildiği düşünülünce bu yazının varlığı biraz daha anlam kazanıyor. Keşke yazarın bu yazısı yerine ikinci hikayesini görseydik böylece bir karşılaştırma yapabilirdik. Biraz kaçırılmış bir fırsat.
Kitap kafamda “Silsile” seviyesinde orta üstü bir derleme. İstanbul bilimkurgu öyküleri kitabı kadar iyi değil ama zaten o uzunlukta hikayeler de barındırmıyor. 146 sayfalık kısa yapısı ve yakın kalite seviyesinde yazılmış hikayelerle okuyucuyu yormuyor. Yazarları tanımak için de iyi bir fırsat. Bu yıl çıkacak derlemeler arasında üst sıralara yerleşeceğine inanıyorum. Okuyun! 🙂
Hızlı Yazı Geri Bildirim Tablosu
İkonların üstüne getirerek anlamlarına bakabilir,tıklayarak geri bildirimde bulunabilirsiniz.Ayrıntılı açıklama için "Sembol Kütüphanesine" başvurun.Verilen puanlar geri alınamamaktadır.- Hikaye Temposu Düşük
- Yavaşla Biraz Dostum!
- Anlaşılması/Takip Etmesi Zor
- Hikaye fikir için fazla kısa
- Hikaye fikir için fazla uzun
- Tam zamanında!
- Mantık hataları ve Tutarsızlıklar
- Detay Eksikliği
- Detay Fazlalığı
- Güzel Ayrıntılar
- Güzel fikir ama uygulama daha iyi olabilir!
- Ortalam fikir ama iyi uygulama!
- Bıçak gibi keskin uygulama
- İyi dilbilgisi ve imla kullanım.
- Komik!
- Güçlü Sembolizim
- Kör gözüne parmak
- Gönderme Bağımlısı
- Sağlam Kökler
- Zamansız
- Teknoloji Açıklama Kitapçığı
- Derin ve Canlı Karakterler
- Tek Boyutlu karakterler
- Stereotip Karakterler
- Seçilmiş Kişi Sendromu
- Karakterin motivasyonu/hareketleri/arka hikayesi uyumsuz
- Hikaye Sıkıcı ve Sıradan
- İlham verici
- Taze Fikir!
- Sürükleyici!
- Mükemmel bir Yolculuk
- Fazla Düz Anlatım!
- Yaşanabilir Atmosfer!
- Bu Gezegende Yaşam Yok!
- Enteresan Burgular/Ayak oyunları
- Fazla Tahmin Edilebilir
- Seri Üretim
- Tanrının Eli! Deus Ex Machina
- Umut Vadediyor
- Başyapıt!
- Kötü Fikir
- Yakıt/Fikir Az