Baba Olmak
“Mağaradaki ayılar uzun bir uykuya dalarlar.” cümlesi uzun solukluk, “mağara” kelimesi baskılı olacak bir şekilde mikrofona okunuyordu. Mikrofonun başında Hakkı kafasını masaya gömdü ve yanındaki kahvesini el yordamıyla aradı. Elini otuz beşlerindeki, gür siyah saçları arasında sinirli sinirli gezdirdi. Gözlerini zorlayarak açtı ve mikrofonun başına tekrar geçti.
‘Tekrar kayıt, Kayıt 127:, “Mağaradaki ayılar uzun bir uykuya daldılar.”’. Bu sefer “ayılar” kelimesin fazla baskılı çıkmıştı. Uykusuzluğun verdiği bıkkınlık ile, istediğinden hızlı şekilde, cümleyi okumuştu.
“Tamam bu kadar yeter. Günlük ses tonu kotamızı doldurmuş olmamız lazım. Şimdi de biraz konuşalım. Jale16ya geçiş yap. Hakkı8’i de alt uzayda aktif hale getir. Dinlemede olsun.”
“Tabi ki Hakkı.”dedi odadaki kendi gibi olan, ama çok daha sakin konuşan bir ses. Hakkı8 yapay zeka bazı günler sakinliğiyle onu gerebiliyordu. Şimdi aktif senaryoya uygun şekilde davranma zamanıydı.
“ Jale dur! Odana çıkmadan konuşalım. Nasılsın ya? nasıl gidiyor bakalım.”
“İyi ya ne olsun baba …”dedi odadaki ses.
Oda Hakkı’nın çalışması için özel olarak tasarlanmıştı. Aktif olan karakterin sesine uygun olarak bir pozisyon belirlenmiş ve sesin oradan geldiği illüzyonu yaratılmıştı. Hakkı, “Jale” karakteri için odanın köşesinde, dışarıya bakan, cam duvara bitişik bir tabure seçmişti. Şu anda 1.5 yaşında olan kızının ileride o noktada çokça zaman geçireceğini düşünüyordu.
“Merhaba Baba.” diyen Jale’nin sesi geldi boş taburenin üzerinden.
Bütün kariyeri boyunca, üzerinde çalıştığı yapay zekalar arasında, en çok bu yapay zeka onu zorluyordu. Başarılı bir Yapay Sosyolog olarak firmalar kariyeri boyunca onun peşinde koşmuştu. Toplum gözünde başarılı olarak görülen birçok yapay zekanın altında imzası vardı. Uzmanlık alanı insanlar ile yapay zekaların etkileşimi üzerineydi. Afetzede çocukları hayata tekrar bağlayan pelüş oyuncak yapay zekası ve yaşlıları anlamaya çalışan robotlarda ses getiren işler çıkarmıştı. Bu kadar zor işlerden sonra, bu on altı yaş ergen yapay zekasıyla sorun yaşıyor olmak garipti. Okyanusları aşıp derede boğuluyor gibi hissediyordu. Tam da ona hissettirdiği şey boğulmaktı. Sinirleri bozulmaya başlamıştı. Oda artık ona dar geliyordu.
“Eee başka yani?”
Jale yedinci jenerasyon öğrenebilir bir yapay zekaydı. Mevcut haber akışını harmanlayabilir, gözlem yapabilir ve eski deneyimleri kafasında çağırabilirdi. Bu noktalardan çıkarımlar yapıp projeksiyonlar yaratabilirdi. Hatta Hakkı için öne çıkan özelliği senaryolar uydurabiliyor ve buna uygun rol yapabiliyor olmasıydı. Robotik yapay zeka konusunda yalnızlaşan insanlar sebebiyle en çok rağbet gören ve en çok araştırma yapılan konu şimdilerde buydu. Jale bu modellerin en sonuncularından biriydi. Prototip v15, Hakkı’ya bazı kısıtlamaları çözülebilsin diye emanet edilmişti. Son gelişmelerden sonra laboratuvarını eve taşımasına izin verilmiş ve proje neredeyse sınırsız kaynak ile donatılmştı. Bu imtiyazların Hakkı’ya olan bir acıma veya vefa sebebiyle mi, yoksa gerçekten bu problemleri çözebileceğine inanıldığı için mi verildiğini söylemek zordu.
Yine de kendi evinde çalışmak güzeldi. Ofiste olsaydı yerdeki kilimleri kendi seçemezdi. Odanın sol tarafında, eski kütüphanesindeki raflar dolusu kitaptan aldığı tanınmışlık ve huzur hissini alamazdı. Kahve masası ve içine gömülebildiği güzel koltuğu ise odanın demirbaşlarından sayılırdı. Yalnız bilgisayar masası bu odaya yeni gelmişti. Yüksek teknoloji ürünü, kabloları olabildiğince düzenli tutan, İsviçre peyniri gibi delik deşik ama neredeyse iki boyutlu denecek incelikte levhalardan oluşan metalik bir yapıydı. Altındaki bilgisayar sistemi birkaç ay önce laboratuvardaki teknisyenler tarafından kurulmuştu. Mevcut ev modelleri ile karşılaştırıldığında dağınık ve hantal gözüküyordu. Sebebi prototiplere sık müdahale gerekmesiydi. Bağlantıların kolay yapılabilmesi için geniş tasarlanmış, orasından burasından kablo girip çıkan, büyük düğmeleri olan bir cihazdı. Neyse ki sessiz çalışıyordu.
İnsanoğlu standardı sevdiğini söylese de her şeyin kendine özel olmasını ister. Hakkı8 modelini de diğerlerinden ayıran şey gerçek bir eğitim ile yavaş yavaş katılaşan bir fikir havuzuna sahip olabilmesi. Yavaş yavaş zaman ve tekrarlamaya bağlı olarak yapay zeka, geriye dönülemez biçimde şekil alıyor. Bir seramik hamurunun sürekli yoğrulmakla her gün daha sert bir hale gelmesi gibi. İnsanın yaşlandıkça başına gelen şey.
Hakkı bu yöntem ile geleceğe erişmeyi umuyordu. İradesini ve fikirlerinin temelini oluşturduğu ama hala kendini bilgilendirebilen, ölçüp biçebilen, tartabilen ve belli bir noktaya kadar değişebilen bir sistemin peşindeydi. Jale’nin o olmadığında yanında olabilecek, ona babalık yapabilecek bir sistem.
Düşünmek yapmaktan her zaman daha kolay. Şimdi bu planı gerçekleştirmekte çok zorlanıyordu. Tekrar ayağa kalktı ve sesin geldiği o tabureye baktı. Aile yadigarı, küçük ahşap yuvarlak şey artık ona bir bireymiş gibi geliyordu. Yorgunluğunu bir kenara bırakması gerekiyordu. Yapay zeka onun hal ve hareketlerini her an kaydediyordu. Kendine çeki düzen vererek konuşmalı ve bir otorite kurmalıydı. Ayağa kalktı ve odadaki yetişkin olduğunu hatırlatacak şekilde tekrar sordu.
“Anlatacak bir şeyin yok mu?” ses emredici ve daha sert bir şekilde çıkmıştı.
“Off işte ne bileyim. Bir şeyler, bir şeyler. Başka işin yok mu baba ya.”
Hakkı geri planda verdiği senaryoyu biliyor. Okulda bir kavga olmuş ve Jale bu kavganın taraflarından biri. Ne çok haklı ne de çok haksız. Provokasyona fazla tepki vermiş durumda ve çok büyük bir ihtimalle ceza alacak. Bu yılki örnek öğrenci bursu hayal. Hakkı bunu bir adet de ekonomik baskı unsuru olsun diye standart senaryoya eklemişti.
“Okul mesela okul. Ne oldu okulda?”
Bu zekanın ketumluğu yapay bir şey ile karşı karşıya olduğunu bilse de onu çıldırtmak üzereydi. Son üç aylık rutinleri hep bu şekilde gelişmişti. Jale-16’nın önceden çalıştığı aşırı istekli ve işbirliğine açık yapay zekalarla hiçbir alakası yoktu. Dediklerine göre bu zekayı 13-17 yaş arası on bin kız çocuğunun sorulara ve gerçek olaylara verdikleri cevaplardan derlemişler. Buna ek olarak katiyen kimlikleri açıklanmayan her sosyokültürel gruptan kızın bin adette bilinç altı çalışılarak davranışları eklenmiş. Yine de böyle zeka oluşturma yöntemlerindeki genel sorun insanların yapmayacakları şeyleri, söylemeyecekleri sözleri yapıyormuşcasına anketlere yansıtmalara. Bu durumu aşmak için son eklenti olan anonim dört okuldaki saatlerce video gözlem raporları bu zekayı başka bir seviyeye taşıyor. Yine de en son jenerasyonun en son mükemmeliyet abidesi şu anda Hakkı’yı zorluyordu. Derinlerde bu baba-kız etkileşimi için iyi bir şey olduğunu bilse de Hakkı için eski deneyimlerini çöpe atmak kısıtlı zamanı sebebiyle zor.
Tam da bu yüzden zor konuları konuşmak zorunda. Zamanı daralıyor ve elinden gelenin en iyisini yapmak istiyor. Bekliyor, rol gereği YZ’nın olduğu yere gözlerini kilitliyor.
“Hiç bir şey olmadı tamam mı sadece biraz sorun çıktı o kadar. Halledemeyeceğim bir şey değil. Kafanı yorma.” Utanç ve gerginlik YZ’nin sesinde hissediliyor.
Hakkı bir anlığına senaryodan çıkıp kafası işine gitti. Yapay zekanın bu hisleri bu kadar güzel verebilmesine çok sevindi. Ama şimdi bir baba rolü oynaması gerekiyor. İlk aklına geldiği gibi konuştu.
“Okuldan aldığım telekonferans böyle demiyor ama. Olaylar…olaylar. Neler oldu anlat bakalım.”
“Yok işte bir şey.” biraz duraklamadan sonra devamı geldi “Benim suçum değildi.”
Bu cümlelerden sonra Jale durumu açıklamaya başladı. Bazı yerlerde Hakkı’nın aldığı bilgilerle çelişen bölümler vardı. Hakkı’nın elindeki senaryo bilgileri kesindi. Yani karşısındaki yapay zeka ona yalan söylüyor. Çok değil ama yine de çarpıtmalar var.
“…Sonra ben de onun çantasını yerde tekmeledim. O esnada yerdeydi zaten.” Burası doğru değildi. Senaryo raporuna göre Jale karşıdaki kızın çantasını omzundan çekip çıkarmış sonra da dediği gibi yerde tekmelemişti.
“E hak etmiş boş ver. Ama yiyeceksin cezayı. Biraz kendini kontrol etmen lazım.”
“Bir dahakine daha dikkatli olurum.”
“Bir dahakine daha kızsan bile kontrolde olmalısın. Yoksa ohoo böyle gitmez. Okuldan atılırsan ne seni hatırlarlar, ne de o takıldığın şırfıntıyı. Bunu mu istiyorsun?”
“Hayır tabi ki de değil.”
“E o zaman?”
“Tamam baba bir dahakine böyle gaza gelmeyeceğim.”
“Neyse ben de zamanında…” ve Hakkı geçmişinden sınırları denediği bir gençlik anısını anlattı.
“Uzun lafın kısası keskin sirke küpüne zarar verir. Biz de geçtik bu yollardan. Bir daha olmasın. Yine de cezalısın.”
“Yaa ama ufff o Selay yaptı diyorum. Anlamıyor musun!”
“Anlıyorum ama sen yapmasına izin verdin. Bir daha olmaması için şimdi cezalısın.”
“Nefret ediyorum…hepinizden nefret ediyorum!”
Hakkı simülasyonun kendisine beş dakika boyunca bağırıp sonra odasına veya artık sanal dünyada her nereye gidiyorsa oraya çekileceğini biliyordu. Bu yüzden burayı kısa kesti.
“Simülasyonu durdur. Şimdi Hakkı8’a geçiş yap.”
Asıl iş şimdi başlıyordu. Jale16 kendini baba olarak geliştirmesi iş için yaptığı, faturaları ödeyen simülasyondu. Ama Hakkı8 onun hayatının projesiydi.
“Ne düşünüyorsun Hakkı8, ona nasıl davrandım?”
“Olayı biliyordun, yalan söylemesine izin verdin. Bazı kısımlarda anlayışsız davrandın. Yerel modeller ve psikolog yönlendirmeleri ses tonunu kullanman konusunda sana katılmıyor. Jale’nin sınırlarına kişisel olarak saygı göstermedin. Onun zayıflığını ortaya çıkaran bazı yerler de vardı. İyi yaptığın şeyler ise onu desteklemek idi. Tabi burada toplumsal olarak şiddetin hiçbir türlüsünü desteklememen gerekiyordu. Şiddetten uzak bir kişi topluma iyi uyum sağlar.”
“Doğru, ama bir baba gibi davrandım. Her şeyi doğru yapamam. Benim kızım benim için dünyadaki en önemli şey. Onun merkeze alarak senin de konuşman gerekiyor. Hayali Selay’ın canı cehenneme. Kız okulda biriyle kavga etmiş, hala sınırlardan mı bahsediyorsun? Tabi ki benimle konuşacak. Ne zannettin!”
Hakkı kızmıştı. Burnundan soluyordu. Bu simülasyonu adeta beyninde yaşıyordu. Gelecekte bir yerlerde bu konuşmalar olacaktı. Kendisini ve Hakkı8’i eğitmesi gerekiyordu. Zamanı azalmıştı.
Zaman. Aklına gelince kolundaki bandaja baktı.
“İlaçlarımın zamanı geldi herhalde.”
“Çoktan hallettim bile Hakkı.”
Yapay zeka güvenilir. Bu konuda hata yapmıyor. Hakkı bu konuda ona yüzde yüz güveniyor. En faydalı şekilde ayarlanmış dozajlarda tam zamanında ilaçlarını almasını sağlıyor.
“Neyse en azından bu işe yarıyorsun. Şimdi bu senaryo ile ilgili bir daha Jale16 ile konuş. Aynı senaryo baştan. Eğitildiğin gibi cevap ver.”
Odada kendi sesinin Jale16’ya aynı senaryo üzerinden cevap verişini duyuyor. Odada artık üç kişiler. Jale16 yine aynı çıkışmaları yaşıyor ama Hakkı8 o kadar sabırsız değil. Bekliyor. Sonunda kız onla kendi isteğiyle konuşuyor. Hakkı8 kendisine söylenen yalanları Hakkı gibi göz arda ediyor. Hakkı en azından bu kısımda iyi durumdayız diye düşünüyor. Sonrası felaket. Hakkı8 güzelce kelimeleri yuvarlayıp şiddetin yanlış olduğu ile ilgili nutuk çekiyor. Jale “okay baba” deyip hızlı hızlı odasına kaçıyor. Pek ikna olmuş gibi hissettirmiyor.
Hakkı yorgundu. Bu eğitimi başarıp başaramayacağını düşündüğü günlerden biriydi.
“Aptal. Noldu şimdi konuştu da yani böyle. Başta beklemeler falan ne ya. Ya seninle konuşmasaydı. O zaman napacaktın?”
“Biraz daha beklemeye zaman vardı. Literatür sağlık iletişim biçiminde ergenlerin bize kendileri gelmesi gerektiğini söylüyor.”
“Sıçarım o araştırmalara. Babayım ulan ben. Meraklanıyorum, endişeleniyorum. Bir insan bunu bilir. Hemen biraz cevap alma hissiyatı bu işin doğasında var. Çocuk bundan hoşlanmasa da ona değer verdiğini zaman içinde anlar.”
“Peki Hakkı, bir sonraki senaryoda bunları göz önüne alacağım.” Kendi sesinden böyle sakin bir cevap onu acayip irite ediyordu. Sinirlerini bozuyordu. Acaba hastalığı olmasa daha mantıklı bu yapay zeka gibi sakin biri mi olurdu? Sınırlı zamanı mı onu bu kadar asabi yapıyor?
“Tamam. Sonundaki ‘Kimseye zarar vermeyelim’ kısmını da at gitsin. Kızı ezdiricen diğer millete. Tamam gidip kafasını patlatmasın ama herkes de onu Hz. İsa zannetmesin.”
“Sanırım bir gönderme yaptın.”
“Evet yaptım. Nolmuş!” Hakkı sinirli şekilde cevap verince bunun ne kadar yararsız olduğunu hatırladı. Yararlı bir şey yapmaya karar verdi.
“Bu gönderme Hz. İsa’ın ‘Sen tokat atana diğer yanağını dön’ sözüneydi. Aşırı pasif ve barışçıl bir yaklaşım olarak gösterilir. Şimdi Jale16’nın seninle ilgili bölümü sil.”
“Siliniyor Hakkı.”
Hakkı elindeki soğuk kahve bardağıyla oynuyordu. İçine bakıp kahveyi evirip çeviriyordu. Az önceki konuşmaların kızgınlığı üstünden gitmeye başlamıştı. İlerleme kaydedemeyince hep böyle bir hüsran onu ele geçiriyordu.
Birden durdu ve gülümsedi. Şimdi maaşını hak etme zamanıydı.
“Hakkı8 not al. Jale16’nın senaryolar arasında bana olan güveni artmalı. Her senaryonun sıfırdan ayrı şekilde oynaması çok saçma olur. Jale16’nın güven katsayısını bu tip durumlarda artması için gerekli değişiklikleri yap.”
“Ama dediğim gibi Schrolger Skalasında aslında bu konuşma başarılı bir konuşma değildi. Bir sürü hata yaptın.”
Hakkı yapay zekaların bu kadar direk şeyler söylemelerini hep sevmişti. Şimdi saatlerce birlikte çalışınca artık pek de o kadar hoş bir özellik olmadığını düşünüyordu. İyi ki Hakkı8 onun rolünü oynarken bu kadar patavatsız değildi. Kendi tahammül edemeyeceği çok belliydi.
“Doğru Hakkı8 fakat Jale16’nın konuşan ile güveni konusunda etkili bir konuşmaydı. Bu tip konuşmaları genel değerlendiremeyiz. Bazen konuları alt öbeklere ayırıp değerlendirmeliyiz. Bazen çocuklarımız biraz kayrılmayı kaldırabilir.”
Şimdi bu seanstan biraz daha tatmin olmuştu. Belki Hakkı8 ile çok ilerleme kaydetmese de Jale16’nın iyileşmesi hem işi için hem de ilerideki senaryolar için faydalı bir durumdu.
Günün dördüncü senaryosunu okumak için güzel koyu mor koltuğuna yığıldı. Hololensinden senaryo havaya yansıtılıyordu. Bu sefer Jale16 kız arkadaşlarında kalacağını söyleyip boğaz kenarında bira içmeye gidiyordu. Kim yazıyor bu senaryoları diye düşündü. Ne saçma. Jale16 senaryoda yer tespit sistemlerini nasıl atlatmış ona baktı. Yer tespit sistemlerini kontrol edip etmemenin senaryoda bir yeri olduğunu görünce hafiften yüzü kızardı. Üçüncü sayfada bununla ilgili detaylı bir açıklamayı incelerken hololens evin kapısında biri olduğunu söyledi.
“Korkut Bey geldi efendim.” dedi ağır aksanlı bir ev yapay zeka sesi. Sonunda biraz kendi ve Jale16’nın sesi dışında bir ses duymak ona iyi gelmişti.
“İçeri alınsın. Çocuk odasında durumlar nasıl?”
“Jale uyanmak üzere efendim.”
“Tamam rutinlere devam edilsin.”
Çocuk odası video bağlantısını açtı. Kızı Jale beşiğinde uyuyordu. Hafif kıpırdanmaları öğle uykusunun yakında biteceğini gösteriyordu. Birazdan insansı bir robot gelip altını değiştirecek ve onu besleyecekti. Korkut gittikten sonra belki bir saat onla biraz oynayabilirdi. Ama bugün tamamlaması gereken senaryoların yarısına gelebilmişti.
“Hadi ama artık yeter.”dedi arkasından koltuğuna yaklaşan Korkut. Onun yaşlarından ama erken kelleşmiş biraz omuzları geniş, kısa bir adamdı. Ebeveyinleri genetik düzeltmeye tenezzül etmemiş olmalıydı yoksa en boy oranı gayet kötüydü. Her zaman tıraşlı, güleç yüzüyle Hakkı’yı her zaman neşelendirmişti.
Korkut kapıdan kafasını soktuğunda hala son senaryonun birkaç sayfasını daha okumaya çalışıyordu.
“Ya işte birkaç senaryo kaldı. Bu günde biraz geriden geliyorum.”
“Neye geriden geliyorsun ya! Şirkettekiler böyle olacağını bilseydik Hakkı’yı daha erken eve yollardık diyorlar. Nasıl çalışıyorsan artık.”
“Ya o kısımda evet iyi ilerliyorum. Jale16 iyi gidiyor . Ama Hakkı8’i de bir yandan götürmeye çalışınca zaman yetmiyor.”
“Hala mı şu şey. Anlıyorum kaygını ama tedavine odaklanman lazım. Bırak bu ölümden sonra yaşam masallarını. Jale’yle ve kendinle ilgilen.”
Hakkı Korkut ile göz göze geldi. Korkut bu konuşmaları bıkmadan usanmadan yapıyordu. Sinirlendiğini hisseti ama ilk seferkiler gibi değildi. En yakın arkadaşı hep aynı şeyleri papağan gibi ona tekrarlıyordu. Biliyordu, iyi niyetliydi ama o kararını vermişti. Eğer karşısındaki Hakkı8 olsaydı bu durumu on sefer önce anlamış, bir daha konusunu açmamıştı. Bugün zaten bir kere kızdığı için bu olayı kısa kesmeye karar verdi.
“Lütfen Korkut uzatma artık bunları. Ben yoluma devam ediyorum.”
Korkut’un da belli ki bugün pek gücü yerinde değildi. O da kendisine uzatılan fırsatı kullandı.
“Peki, peki. O zaman söyle bugün kaç tane kahve içtin?”
Önündeki tası göstererek.
“Bu soğumuşlardan yarım yarım üç bardak içtim. Sayılır mı?”
“Masadaki lekelere bakacak olursak diğer yarısını da parmak boyası olarak kullanmışsın. Hayır sayılmaz!”dedi enerjik bir şekilde Korkut.
“Gideyim mutfağa da sana güzel bir kahve yapalım.”
“Yahu ne gereği var bas düğmeye gelsin Korkut.”
“O usül ile yapılmış kahvenin kırk yıl değil kırk saniye bile hatrı yok. Hem ben yapmayınca soğutup bırakıcan biliyorum. Değer de bilmiyorsun çünkü.”
“Yahu ne alakası var. Sen yorulma diye diyorum. Kahve aynı kahve sonuçta. Ha makine, ha sen.”
“Tabi tabi her şeye böyle bak zaten. Utanmasan beni de otomatik tuvaletinle değiştiricen yeterince ağzıma sıçmak için.”
Hakkı biraz sırıtmaya başlamıştı. İlaçlar onu yorsa da şimdi biraz daha enerjik hissediyordu. Kendini yığıldığı koltuktan kaldırdı ve adım atmaya başladı.
“Hah şöyle. Yolda yeğenim Jale’yi de alırız.”
Odadan çıkıp koridorda ilerlediler. Koridorun bir önceki odayla uzaktan yakında ilgisi yoktu. Koridorun geçişinin uçak kabini gibi yuvarlak hatları vardı. Mavi-beyaz bir ışık tarafından aydınlatılıyordu. Çocuk odasının kapısının yanından geçtiler.
Korkut Hakkı’nın önünde giderken kafasıyla bu odayı göstererek.
“Alsaydık yaaaa”dedi.
“Ya eve söyledim getirecekler mutfağa. Uğraşma. Daha hazırlıyorlar çocuğu.”
“Yahu aynı şey mi? Neyse…” Korkut biraz bozulmuştu ama itiraz etmek yerine adımlarını hızlandırarak koridorun sonundaki mutfağa daldı.
Mutfakta her şey steril bir beyazlık içerisindeydi. Tezgah üstü ve altı raflar tertemizdi. Tezgahın ortasında bir kahve cezvesi ve french press duruyordu. Yanında da da kahve çekirdekleri ve bir el ile ögütücü dizilmişti.
“Oha iyi ki bir kahve yapalım dedik. Bu kadar merasim niye?”
“Ne yapacağını bilemedim. Napayım. Söylemiş bulundum eve. O da her şeyi çıkarmış.”
“Tamam, tamam. French pressi boşver, şöyle köpüklü bir Türk kahvesi yapalım.”
Kahveyi cezveye koyduktan sonra elektrikli ocağın üstüne tuttu. Alet kendiliğinden cezveye sıcaklık vermeye başladı.
“Türk kahvesi ha. Bizim ev çok iyi yapıyor bunu. Kasmasaydın.” Hakkı kısa gömleğinden çıkan eskiden pazulu, şimdi hastalıktan incelmiş kıllı kollarını beyaz tezgaha dayadı. Konuşurken hafifçe bedenin ağırlığını öne veriyordu. Günün yorgunluğunu şimdi hissediyordu.
Korkut durumu gözlemlediyse de buraya geliş amacı evhamı ve acıyı çoğaltmak değildi. Hiç bozuntuya vermeden devam etti.
“Ya bi sus ya. Ofiste benim gibi güzel kahve yapan biliyor musun? Burada tek başına kala kala belli kaliteyi unutmuşsun.” Korkut bunları biraz tiyatral şekilde gülerek söylemişti. Karşısında sırıtan Hakkı’dan istediği tepkiyi almış oldu. Dünyanın en iyi programcılarından birinin insani yönünün bu kadar kuvvetli olması Hakkı’ya ilk işe başladığında garip gelmişti. Ama gerçek tam da buydu. En içe dönük işlerden birini yapan Korkut bir süre içinde en iyi arkadaşı oluvermişti.
Kahveleri hazır küçük fincanlara koymaya başladığında içeriye bir robot ve elinden tutan küçük bir kız girdi. Bal renkli saçları bir kuyruk ile arkadan bağlanmıştı. Elmacık kemikleri gülerken çok güzel ortaya çıkıyordu. Gülüşüne eşlik eden güzel açık kahverengi kaşları ve siyah gözleri vardı. Güldüğünde ağzının üst kısmında değişik şekilde çıkmış bir diş seçilebiliyordu. Giymekte olduğu mavi düğmeli bir askılı pantolon ona bol geldiği için içinde komik bir şekilde adım atıyordu. Ama bu onun kendinden emin büyük adımlar atmasına engel değildi.
Onu getiren androidin kafası şeffaf bir yumurta gibiydi. Yüz ifadeleri çizgi filmlerdeki gibi abartılı bir şekilde bu yumurtanın üzerine içeriden yanstılıyordu. Kurallar gereği insanların bu makinelere çok fazla bağlanmaması için yüz ifadeleri verebilecek ama hala onların yapay olduğunu hatırlatabilecek suretler seçiliyordu. Çoğu insan bunu bilmese de Hakkı sadece teknolojinin geliştirilmesinde değil, kural ve kaidelerin toplum seviyesinden düzenlenmesinde de yer alacak düzeyde kıdemli bir mühendisti.
Küçük kız içeri girdiği gibi kendini getiren makineyi unutuverdi. Jale zaten kendini getiren androide bir eşyanın ötesinde değer veriyormuşa benzemiyordu. Nazikçe tutan androidin elini bırakarak babasına doğru paytak adımlarla koşmaya başladı.
“Bıbıbıbababa” diyerek kendini eğilmekte olan Hakkı’nın kollarına attı. Adam zor da olsa Jale’yi kaldırıp kucağına aldı. Bir taraftan tezgaha dayanırken önüne itilen türk kahvesi fincanına ulaşmaya çalışıyordu.
“Vaay Jale uyandın ha. Naber?” dedi Korkut ama kız oralı olmadı.
Jale babasından gözünü ayırmamış, şimdi kucağından ulaşabildiği kulağıyla oynamaya dalmıştı. Bir taraftan o da babasının kahvesine elini uzatıyordu. Küçük kolları şimdilik o kadar uzun değildi ama yine de deniyordu. Hakkı kızın kahvesine uzanma çabalarına gülüyor fakat aynı zamanda onu zaptetmeye çalışıyordu. Sonunda başka bir yöntem denemeye karar verdi;
“Jale bak kim gelmiş. Hangi amca bu?”
“Jelooooo gel bakalım buraya. Tanıdın mı beni?” dedi Korkut tekrar deneyerek.
Jale yere indirilince ancak Korkut’a döndü. Yine de bir gözü kahve fincanındaydı. Göz teması kurmadan yarı kafasını döndürerek.
“Kovkov” dedi hızlıca. Bu sefer göz temasını Hakkı ile kuran Korkut oldu.
“Sen yapıyorsun dimi bunu. Gidip o yapay zekaları eğittiğin gibi Jelo’yu da eğitmişsin. Kovkov ne ya? Kovdurmak istiyorsun beni değil mi?” kızgın taklidi yapan Korkut Hakkı’yı güldürmeyi başardı. Elindeki fincanı kırkırdarken zor tutuyordu.
“Yahu olur mu öyle şey. Korkut demek zor geliyor belli ki.”
Korkut kendisine doğru gelen Jale’yi yerden kaldırdı.
“Şu güzelim saçlı şeyi bana karşı kışkırtıyon. Ayıp, ayıp.”
“Meryemimin saçları işte onlar. Büyüyücek uzuyacak ama ben göremeyeceğim. Kim bakacak kızıma sonra, kim büyütecek”
Hakkının gülmekten ağrıyan yüzü asılmış, gözleri dolmuştu. Ortama gök taşı gibi bir hüzün parçası düşmüştü. Bu son dönemlerde Korkut’un Hakkı ile konuşmalarında sıkça başına gelen bir durumdu. Güleç bir adam olan Korkut’un bile hayata karşı olan şevki bu zamanlarda kırılabiliyordu.
“Hadi ama ne güzel şurada kahve içiyoruz. Ben bakıcam tabi ki.”
“Bu mikroplastik illeti ya sende de çıkarsa ne malum.”
Hakkı’nın eşi Meryem bir yıl önce mikroplastiklerin kana karışması ve sonrasında eklemlere ve beyine yerleşmesiyle oluşan bir hastalık sonucu vefat etmişti. Yüz elli yıl ömür biçilen kadın üç ay içerisinde kırk yaşında, geride bir yaşında bir kız çocuğu ve gözü yaşlı bir eş bırakarak, toprağa karışmıştı. Arkasından Hakkı hemen kendinde ve Jale’de tetikler yaptırmış ve acı gerçek o zaman ortaya çıkmıştı. Hakkı’da da bu modern illetten vardı. Beyinde olmasa da sinir sisteminin bazı bölgelerine mikroplastik yığılması başlamıştı. Bu süreç ile oluşan kanserli hücreler takip edilip müdahale edilse dahi şu anda üç yıllık bir ömrü kalmıştı. Son dönemlerini yatalak ve konuşamayacak şekilde geçireceğini aşikar olduğundan kızıyla geçirebileceği sadece bir yılı vardı. Doktorlar deneysel ve şu anda başlangıç aşamasında birkaç seçenek dışında ona tünelin ucunda bir ışık pek sunamamıştı. Krayojenik soğuk uyku da bir seçenekti ama çok hazırlık gerektiriyordu. Kızıyla geçirebileceği zamanını belki bir hiç uğruna riske etmiş olacaktı. Hakkı da tüm seçenekleri değerlendirmiş, sonucunda ölçmüş biçmiş, yapabileceği en iyi şeyi yapmıştı.
Jale de babasının hüznünü görünce tekrar ona doğru gitmeye çalıştı.
“İşe dönmem lazım Korkut. Kahve için teşekkürler”dedi soğuk bir şekilde.
“Yarısını bile daha içmemişsin. Napcan işe dönüp.”
“Jale16’yı eğitmeye devam etmem lazım. Şirkettekiler ilerleyişimden memnun olabilirler ama kendime koyduğum takvime göre geç kalıyorum. Karşımda tam anlamıyla bir “deadline” var.”
“Boşver şirketi, deadlineı. Sana ihtiyacı olan Jale aşağıda Hakkı görmüyor musun? Paçalarına yapışıyor.”dedi Korkut eliyle Jale’yi göstererek. Kız kendinden bahsedildiğini anlayınca kafayı kaldırıp büyüklerinin yüzünden neler olduğunu anlamaya çalıştı, ama nafile.
“Her şeyi onun için yapıyorum zaten.”dedi Hakkı.
“Her şeyi değil. Onun ihtiyacı olan şeyi değil. Babasına ihtiyacı var. En kötüsünü düşünüp hayatı ıskalıyorsun.”
“Onun bana ileride daha da ihtiyacı olacak.”diye sesini yükseltti Hakkı. Bununla birlikte içeriye bir android girdi ve Jale’yi almaya yeltendi. Robotların tartışma anlarında çocukları güvenli bir ortama getirmeleri gerekiyordu. Devlet bunu tüm android kodlarında zorunlu koşmuştu. Jale hemen küçük adımlarla babasının yanına saklandı. Çocuk androide gitmek istemediği için babasının paçalarına yapışıyor, pantolonunu çekiştiriyordu. Fakat sonuç değişmedi. Andorid yavaş, nazik ama emin şekilde çocuğu aldı.
“Geldiğin için teşekkür ederim” diye devam etti biraz yumuşamış bir ses tonuyla.”Sana güveniyorum tabi, senin için de zor olduğun biliyorum.”
Korkut da yumuşadı.
“Biliyorum dostum, biliyorum. Ama biraz daha bu işin üstünde düşün. Şimdi izin ver de biraz Jelo ile oynayayım. Buna da izin vardır herhalde.”diyerek Korkut yanından geçen robotun elinden Jale’yi kurtardı. Jale şimdi minnetarla bakışlarla amcasının yüzüne gülüyordu.
“Müsaade sizin tabi ki. Amcası tarafından biraz gıdıklanmaya da ihtiyacı var.”dedi gülerek.
Korkut kucağında Jale ile Hakkı’yı takip etti. Hakkı tekrar çalışma odasına kapanırken diğerleri koridordan çocuk odasına daldı. Hakkı bir sonraki senaryoyu açarken küçük bir pencerede çocuk odası görüntüsünü açtı. Biraz da imrenerek, göz ucuyla Korkut’un Jale ile oynayışını izliyordu.
************************************
Günler haftaları izlerken hayat Hakkı için giderek daha yavaşlıyordu. Verilen ilaçların ağırlığında mıdır nedir gün içerisinde yoruluyor ve uyuşuyordu. Artık tüm enerjisini “Hakkı8” modelini eğitmeye adamıştı. Korkut ise onu ve Jale’yi ziyarete devam ediyordu. Hatta Hakkı’yı hararetli bir konuşmadan sonra Jale’ye en azından bir saat ayırması gerektiğine ikna etmişti. İleriki yıllarda da ona ihtiyacı olacaktı. Ama bir buçuk yaşındaki bir çocuğun bilinçaltının tam oluşma yaşlarını da böyle toptan ıskalamamalıydı. Biraz Korkut’un emrivakisi gibi gözükse de Hakkı kalbinin derinliklerinde bu saatleri iple çekiyordu. Sonuçta kızına faydalı olduğu sürece buna zaman ayırabilirdi. Fakat bundan zevk alıyor olduğunu kendine itiraf edemiyordu. Büyük planının yan yollara saparak tehlikeye girmesini istemiyordu. Zaman onun sahip olmadığı en büyük lükstü.
Günler geçse de Hakkı istediği cevapları Hakkı8’den alamıyordu. Yapay zeka hala toplumu genel olarak koruyan fakat Jale’yi gözetmeyen cevaplar üretiyordu. Yaptığı geliştirmelerin bu sorunu çoktan çözmüş olması gerektiğini düşünüyordu. Profesyonel görüşü ve deneyimi karşılaştığı gerçekliği değiştirmiyordu. Sonunda sorunun daha büyük bir veri havuzuna ulaşamamak ile ilgili olduğuna kanaat getirdi. Bunun için canla başla çalışırken ilaçları iyiden iyiye ağırlaşmıştı.
Çalışmaları büyük oranda artık senaryolar üzerinden soru cevap ve tartışma sekansları üzerinden ilerliyordu.
“….şimdi treninin gidebileceği iki tane yol var ve yol ayrımında sen duruyorsun. Trenin hangi raya gidebileceğini seçebilirsin. Bir rayın sonunda profesörler ,doktorlar var bir tarafta da Jale’nin sevgilisi hangisini seçersin?”
Kendi sesi tekrar o boş koltuktan ona seslendi;
“Bu felsefedeki klasik tren problemi Hakkı. Çözümü makineler için olduğu kadar insanlar için de zor bildiğim kadarıyla. Bir cevap vermem gerekirse topluma olan yarar zarar ilişkisine bakarak benim görevim çok kişi olan, profesör ve doktorların olduğu tarafı kurtarmak.”
“Hayır …Hayır…. İkinci tarafı seçeceksin. Jale’nin sevgilisini yani.”
“Ama Jale başka bir sevgili bulabilir. Bu ihtimali düşündün mü?”
“Evet bulabilir doğru. Ama bu kayıp onda onarılamaz yaralar da bırakabilir. Hep ölen sevgilisini düşünür, sonrasında iyi bir ilişki kuramaz. Tabi yavşağın tekiyse o ayrı. O zaman bir daha düşünürüz, bu iyi bile olabilir.”
“Kıskanç bir baba gibi yaklaşıyorsun. Dediğin açıklama bir ihtimal ama genel kanı…” Hakkı kendi sentetik sesini hiddet ile bastırdı.
“Hakkı8 beni dinle! Konuşmayı durdur! Önceliğin neydi?”
“Jale’yi geniş bir etik ve kural çerçevesinde korumak ve kollamak.”
“Doğru! Peki burada cümlede hangi yanlışı yaptın?”
“Bilemiyorum. Çok fazla parametre var Hakkı.”
“Genel kanı dedin. Genel kanıya sıçayım. Bana Jale’yi koruyacak bir baba lazım. Genel kanı önemli değil, senin var oluş amacın önemli. Çok önemli etik kuralları veya kanunlar çiğnemiyorsan bu yönde yanlı dav-ra-na-cak-sın!”
“Tamam Hakkı, kurallarımı sıkılaştırıyorum.” Ses hiçbir kızma
“Sonraki senaryoya geçelim.” Hakkı kendi sesini normal düzeye çekebilmekte zorlanıyordu. Sinirden bugün üstünde giydiği gömleğin kollarını çekiştirip düzeltiyordu. Hiçbir şey değişmemiş olmasına rağmen oturduğu koltuk ona dar geliyordu. Hakkı8 her zamanki yapay sakinliği ile bir sonraki senaryoyu okudu. Bu senaryoda Jale eve organik uzuvlarını mekanik şeyler ile değiştiren bir erkek arkadaş getiriyor. Belli ki bir isyan durumu var.
“İlk önce çocuğun yüzüne güler, biraz iyi davranırdım. Sonra çok uzatmadan gönderirdim. Sonra Jale’yi çağırır o zibidiyi bir daha evimde veya yanında görmek istemediğimden bahsederdim. Belli ki bu siborg takıntıları özgüven eksikliğinden ve eziklikten kaynaklanıyor. İnsan olan kendi vücuduyla bir şeyler yapar, kendisine verileni kullanır derdim.”
“Söylediklerin literatürde babaların dövme yapan erkek arkadaşlara söyledikleriyle çok eşleşiyor.”
“Yo hayır, benim dövme yapanlarla ilgili bir sorunum yok. Dövme yaptırabilir.”
“Burada bir çelişki yok mu? Bu yaklaşım klasik yeni olana karşı bir direnç gibi duruyor.”
“Gelecekte oluşacak her moda faydalı ve kabul edilebilir olacak diye bir kural yok. Ben seni bugün için eğitmiyorum, gelecek için eğitiyorum. Gelecekte de böyle durumlar ortaya çıkabilir. Bu bir hipotez evet ama din alimleri de böyle yapmıyorlar mı? Çok fazla VR bağımlılığının günah olduğunu söyleyebilmek için eski haşaş kullanımı ile ilgili yasalara atıfta bulunmuyorlar mı? Öyle düşün. İleride bazı şeylerle projeksiyon yapmanı isteyeceğim. Her şeyin en ucu kötüdür. Babanın görevi çocuğu uçlardan uzak tutmaktır.”
“Söylediklerin bazen çelişiyor ama.”
“Ya her neyse. Al işte programına bunu da. İleride projeksiyon yaparsın. Başka ne var bugünlük?”
“Hızlı soru zamanımız ve günlük haber eleştirilerimiz var. Sonrasında da Korkut Bey yemek için geliyor.”
“Ahh Korkut yemeğe geliyordu değil mi? Çok yorgun hissediyorum, bu ilaçlar beni mahvediyor. Erteleyemez miyiz acaba? Yemek olarak ne yapacaktık peki?” aklından geçenleri hızlı hızlı sorarken Hakkı koltuğuna yığılıp kaldı.
“Hiçbir şey aslında. Korkut Bey yemeği kendi getireceğini söyledi. Ayrıca hayır cevabını katiyen kabul etmeyeceğini de sert bir dille belirtmişti.”
“Tamam. Bu günlük hızlı soru cevap kısmını yapalım, gerisini de Korkut ile yaparız. Hızlı soru cevap kısmına başla”. Bu bölümde gelişi güzel şeylerle ilgili olan fikirleri soruluyor ve hızlı cevap zamanı ile bilinç altının su üstüne çıkması sağlanıyordu.
“Sabah uzun bir kahvaltı” dedi Hakkı8.
“İyidir, hele şöyle yanından iyi bir yumurta, ekmek insanı bütün gün tutar.”
“Krayojenik uyku”
“Pısırıklar kullanır. Sorunlarıyla yüzleşemeyince iyi uyayım. Oldu be!”
İlaçlarla yorulmuş vücuduyla ne kadar zor da olsa birkaç el hareketini tepkisine ekledi. Sistem ne de olsa tüm vücut dilini kaydediyordu.
“Atlar”
“Güzel, asil hayvanlar. Bazı insanlar gibi tembel değiller. Keşke daha çok görsek.”
“Geri dönüşüm.”
“Her şeyi de geri dönüştüremezsin. Metaller ve plastiği ayrıştırmak lazım. Ama gerisi bazen büyük firmaların işlerini onlar için yapmak. Para veriyoruz o kadar devlete onu da yapsınlar.”
“Uçakta ayakkabılarını çıkaranlar.”
“İğrenç insanlar, kendilerini ne zannediyorlar. Kural var, toplum var. Beğenmiyorsan binme ayı. Git taş devri arabalarıyla etrafta dolaş, dinozora bin.”
“Korkut beyler geldi efendim. İçeri alıyorum.”dedi otomatik ev sesi. Saatler sonra kendi sesi dışında bir şey duymak Hakkı’ya garip gelmişti.”
“Tamam hemen geliyor. Hakkı8 mevcut güncel konulardan birini seç ve Jale16’yı da aktive et. Yemek odasından katılacağım.” Bunu Korkut’un da görmesini istiyordu. Bu sefer belki vaazlarını biraz kısa keserdi.
Mutfak kısmına geçtiğinde Korkut elindeki dönüştürülebilir kese kağıdından bir şeyler çıkarıyordu. Jale çoktan yanında ne getirdiğin merak ediyordu. Ellerini onu kaldırması için Korkut’a yukarıya doğru uzatmıştı.
“Gerçek tavuk parçaları yaaa. Süper kasabımdan klonlattığım parçalar bunlar. Mis gibi mis. Sonra da gidip kendim sosladım. Şimdi de afiyetle kızartacağız.”
“Tayvuk!” dedi Jale. Jale’nin güzel bal rengi saçları şimdiden biraz sos olmuştu. Yüzündeki gülümsemeye de bir kaç kurabiye parçası eşlik ediyordu. Bazı kurallar belli ki Hakkı yokken kaşla göz arasında çiğnenmişti.
“Aferin Jale, her gün yeni kelimeler öğreniyorsun. Aferin sana. Gel Hakkı gel. Kızın neler konuşuyor bak.”
Bu sırada tavuk butları ortaya çıkan ızgarada kızartılıyordu.
“Ooo kova akşamı mı yapıyoruz? Öğrenci usülü.”
“Ulan o öğrenciler bunları yiyebilir mi be. Nerede gezer onların evinde bu lüks. Şunlara bak, şunlara. Sonunda da dondurma ile kapanışı yapıcaz” Korkut tiyatral şekilde tavuk kanatlarını önlerinden havada gezdirip tekrar ızgaraya koydu.
Jale şimdiden diğer poşete uzanmaya çalışıyordu.
“Jale, gel buraya bakalım.”dedi ve Hakkı onu arkadan yerden kaldırdı. Küçük kız yerden kalkarken tavuk harcı ile bulanmış ellerini babasının üstüne siliyordu. Hakkı hiç oralı olmadı. Başka öncelikleri vardı.
“Simülasyona devam et Hakkı8. Senaryo nedir?”
“Bugün evine üç yıl önce evine kabul ettiği mülteci Selim böbrek hastası Ayşe’ye böbreğini vererek hayatta ikinci bir şans verdi. Düşüncelerin?”
“Şimdi Ayşe kafasına göre inşallah adamı evine kabul etmemiştir. Büyük gönüllük güzel tabi. İhtiyaç sahiplerine yardım ederken ama dikkatli de olmak lazım. Öte yandan Ayşe kaç yaşındaymış ki? Selim genç bir çocuk. Ayşe hanım yaşasa yaşasa 10 yıl daha yaşar, Selim’i iyiliği ile ezmiş. Bu da olmaz. Ben olsam yapmazdım.”
“Bunları mı yüklüyorsun makineye yahu?” Korkut elindeki maşayı bir dakikalığına bırakmıştı.
“Yani tam yüklemek sayılmaz. Makine öğreniminin çok dışında bu işler. Gerçek bir öğrenmeden bahsediyoruz.”
“Her ne ise işte. Yahu iki insan birbirine şu dünyada destek olmuş iyilik yapmış, iyilik bulmuş. Sen ise problem çıkabilir kafasındasın.”
“Çıkamaz mı? Kötü hallerini bilmiyor muyuz bu senaryoların? Ayşe bir yılın sonunda boğazı kesilmiş, donuna kadar soyulmuş evinde bulunamaz mı? Ya da Selim kendini operasyonun ertesi günü kapıda bulamaz mı?”
“Bulabilir, ama çocuklarımıza bunu mu öğretmeliyiz?”
“Evet! Benim Jaleyi koruyacak gücüm ve zamanım kalmadı. Bu yüzden bunu öğretmeliyim.”
“Jale her sıkıştığında çözüm için bu makineye mi gidecek yani? İyi bir ahlak bıraksan ona, kendini koruyamaz mı?
“Hangi zamanla bırakacağım? Ayrıca her şey için gitmeyecek. Yapay zeka tavsiye bağımlıları gibi ekrana bağlı yaşamayacak. Kurallar koydum. Yılda aşağı yukarı yüz soru sorabilecek ve bunlardan üç adedi detaylı soru. Yıl içinde oluşan olaylara ve ihtiyaca bağlı olarak bu dağılım değiştirilecek. Bunun yanında genel konuşma ve eski günleri yad etmek için de iki yüz saat ayırdım. ”
“Hangi eski günler ulan? Çocuklar geçirdiğin zamana bak.” Korkut kızmıştı. Önündeki yanan tavuklara artık dikkat etmiyordu.
“Büyüyünce annem nasıl biriydi, babam Hakkı nasıl biriydin diye sormayacak mı? İlk kelimem neydi, ne seviyordum küçükken diye merak etmeyecek mi?”
“Geçirsin, tamam geçirsin de şimdi bu zamanı yaşamazsa sadece alacağı cevap ‘baban çok çalışıp hastalığı ilerlemesine rağmen yapay zeka ile kafayı bozmuş biriydi’ diyeceğiz. Sonunda bu da bir bağımlılık yaratmayacak mı?”
“Hayır Hakkı8 böyle bir cevap vermeyecek. Biraz onla konuşsan anlardın. Jale tabi ki benim deneyimlerimle şekillenmiş bu konuşmaları yaparken bazı fikirlerimin yanlı, bazılarının geçersiz olduğunu anlayacak. Ama her zaman arkalarında yatan mantığı hatalı da olsa bilecek. İnsanlar, hele ki babalar, mükemmel değiller. Sadece insanlar. Yoksa mükemmel, tarafsız bir danışman ben de yapabilirdim.”
Korkut bu açıklamadan çok da etkilenmemişti. Hakkı’nın bu çalışmalarını haklı gösterme konuşmalarına daha önce çok kez maruz kalmıştı.
“Valla bana sorduğunda ben tam da öyle diyeceğim bu gidişle ‘baban yapay zeka ile kafayı yedi.’ Bazen seni anlamakta ben bile zorlanıyorum çocuk ne yapsın? Hadi çok konuşma Jelo’yu al da yemeğe geçelim. İki dondurma yiyeceğiz onun da tadını kaçırıyorsun bazen.” diye çıkıştı Korkut.
Jale bu sefer Korkut’a ellerini uzattı ve kucağına oturmak istedi. Kız olan bitenden habersiz, yüzü gülüyordu.
“Ooo bak sen. Neler oluyor. Tabi ki gelebilirsin küçük hanımefendi.”
“Kovkov” dedi Jale tekrar.
“Neyse ki bir şeyler daha değişmemiş.”
Yemeğin ikinci kısmı güzel geçti. Dondurmaları yerken üçü de hevesle kupalarının diplerini kaşıklıyor. Hatta Korkut Hakkı’nın dondurmasından birkaç kaşık çalıyordu. Jale’yi yatırdıktan sonra bir iki saat uzunca işten ve hayattan konuştular. Korkut’un yeni fikirleri ona hep umut veriyordu.
Akşam olduğunda Hakkı arkadaşı evden çıkarken sarıldı ve şöyle dedi;
“Sağol”
Bu içten ve kısa teşekkür Korkut’un gözlerini doldurdu.
“Ne demek, haftanın en güzel kısmı sizleri görmek. Çok fazla zorlama kendin tamam mı?”
“Tamam tamam ,hadi iyi geceler.” diye Hakkı gülümseyebildiği kadar gülümsedi. Hastalık artık onu çok yoruyordu , vücudu yere yapışacakmış gibi hissediyordu.
Oturma odasında Jale16 ve Hakkı8 ile yine yapa yalnızdı. Gece geç olmuştu. Artık senaryoları bitiremeyeceğini düşündüğünden gelişi güzel bir senaryo seçip ekrana yansıttı. Hızlıca okuduktan ve hazır olduğuna ikna oldu. Hakkı8’i alt uzayda ve Jale16’yi ortamda aktive etti. Jale16 bu senaryoda ihtiyaçtan dolayı satılan ucuz bir arabayı almaya yeltenmişti.
“Neymiş bu araba anlat bakalım Jale?”
“Çok güzel baba. Ufff tam aradığım gibi bir şey ne kilometresi fazla, ne de bir çiziği var. Biraz lastikleri eskimiş o kadar.”
“İyice incelettin mi bir eksiği gediği olmasın? Niye bu kadar ucuz?”
“Off baba şanslıyız işte niye kabul etmiyorsun. Çok iyi araba, yakıt hücreleri tertemiz. Sadece oturakta bir sigara lekesi var onu da nano-tamirle hallediyorlar.”
“Tamam da niye ucuz?”
“Tanıdıktan. Arkadaşın babası hastalanınca acil satmak zorunda kalmışlar. O da yabancıya gitmesin dedi. Sen bana paranın yarısını ver, diğer kısmını çalışarak öderim.”
“O arabayı almıyoruz” dedi Hakkı. Senaryo menaryo ama canı sıkmıştı. Sesini kontrol edemiyordu.
“Niye ya çok kelepir işte. Alalım gitsin.” dedi Jale16 taburenin oradan.
“Almıyoruz dedim. Ağlayanın malıyla gülünmez bunu bilmiyor musun? Şimdi gidiyorsun arkadaşın ne kadar paraya ihtiyacı var soruyorsun sonra da belli bir kısmını ödüyoruz.”
“Ama araba…”
“Hayır dedim. Arkadaşının sana en ihtiyacı olan zamanda, en destek olman gereken zamanda bir de onun düşkünlüğünden mi yararlanacaksın. Neler geçiyor aklında ya? Değil arkadaşının, ona kesin kez faydalı olmayacaksa kimsenin bu durumda malı alınmaz. Çoluğun çocuğunda çıkar bunun belası.”
Jale16 boyun eğdi “Tamam baba öyle yaparım.” Hakkı içinde buruk bir gurur hissediyordu.
“Simulasyonu durdur. Hakkı8 ne düşünüyorsun?”
“Yaptıkların daha önce bana anlattıklarınla çelişiyor Hakkı. Şu ana kadar hep Jale’yi ve çıkarlarını ön planda tuttun. Şimdi onun güzel bir kazanç elde etmesini engelledin. Onun çıkarlarına aykırı hareket ettin.”
“Yanılıyorsun yine Jale’yi ön planda tuttum. Onun belki cebini korumamış olabilirim ama ruhunu korudum. Etik açıdan yanlış olan bir şey yapmasını, kalbinin kararmasını engelledim.”
“Ama bu durumun o arkadaşına kesin zararlı olacağını gösterecek bir durum yok.”
“Belki direk bir bulgu yok ama toplumsal bir hafıza var, ata sözleri var. Jale sadece aritmetiği tutuyor diye böyle çirkin işlere bulaşmayacak, vicdanıyla karar verecek. Sevdiğim atasözlerini seninle çalışmıştık zaten. Tavsiye verdiğinde bu yönde vereceksin. Çattık ya. Durdun, durdun şimdi mi çıkarcı olmaya karar verdin?”
Yapay zeka son iğnelemeye aldırış etmeden devam etti.
“Peki Hakkı, sistemi buna göre düzenliyorum.”
Hakkı yıpranmıştı, bugün ayrıca yorgun hissediyordu. Günlük eğitim hedefini tamamlayamayacağı belli olmuştu. İlaçlarla yıpranmış vücudunu zar zor yatağına kadar sürükledi ve uykuya daldı.
Ertesi gün alarmı onu uyandırmadı. Uyandığında saat onu biraz geçiyordu. Çoktan bilgisayarının başında kayıtta olması gerekiyordu.
“Niye beni uyandırmadın Hakkı8” Bir süredir evin yapay zekasını kendi yapay zekası ile değiştirmiş böylece gerçek dünyayı deneyimleme zamanını ve normal işleri yürütmekteki becerisini artırmayı hedeflemişti.
“İlaçlarının yan etkisi arttı. Eğer birlikte çalışma zamanımızı maksimize etmek istiyorsak bundan sonra biraz daha uyumalısın.”. Bu kibarca ölmeden önce hayatını ilaçlarla uzatacaksak biraz daha uyuman lazım demek oluyordu.
“Peki sistemi eksik zaman göre tekrar düzenle.” Hakkı’nın durumu kabullenmekten başka çaresi yoktu. Belki hızlı bir kahvaltının arkasına hızlı bir giriş ile arayı biraz kapatabilirdi. Zaten artık neredeyse hiç iştahı yoktu.
“Gerekli düzenlemeler yapıldı.”
Tekrar eski düzenlerine geri dönmüşlerdi. Jale16’yı aktive edip genç kız senaryolarını çalışıyor, güncel olaylara tepkiler veriyor ve sonunda hızlı soru cevap ile günü kapatıyorlardı.
“…Mahatma Gandhi”
“İyi adam, sayı duyulur ama bugün olsa derin devlete karşı bir şey yapamazdı herhalde.”
“Biraz belirsiz oldu saygı duyuyor musun bu adama?”
“Duyuyorum tabi. Sadece ekstra bir fikir belirtiyorum. Babalar böyle yaparlar. Araya fazladan görüşlerini sıkıştırırlar.”
“Tamam not alındı. Burj Khalifa hakkında peki?”
“Gereksiz büyük. Neyin kafasını yaşıyorlar anlamıyor. Dev bir penis bence. Ama mühendislere helal olsun kaç ton kamyon kum gitmiştir kim bilir. Yine de puştlar zavallı pakistanlıları, hintlilier sömürerek binayı dikmişler. Bana kalsa adımımı atmam, sen de atma kızım bir duruşun olsun.”
“Fahrenheit”
“Gereksiz ya. Tüm dünya Celsius kullanıyor. Su sıfırda donar, yüzde kaynar. Bu kadar basiti varken niye zorluyorsunuz Fahrenheit kullanacağız diye. Bulan adamın suçu yok tabi. Bu kullanmaya devam eden milletlere diyorum.”
“Sıradaki konu ‘Rizeliler’”
“Haz etmem. Askerde Rizeli bir komutanım vardı beni gereksiz yere dövmüştü. Biraz içten pazarlıklı oluyorlar. Ani senaryo değişimi Hakkı8 adapte ol;Diyelim ki bir tane iyi konuşan, giyinen bir çocuk Jale ile çıkıyor ama Rizeli ne dersin?”
“İyi birine benziyor ama Rizeliler bazen biraz fevri hareket edebiliyorlar. Dikkatli ol, yaramaz ise bas tekmeyi”
Hakkı gülümsedi.
“Ha şöyle biraz nötürlükten çık, iyi iyi.”
“Ama bu biraz ayrımcı oldu, öyle değil mi Hakkı?”
“Oldu aslında. Ama işte Jale bu bağlantıyı kendi kurarsa kendini bu tip ayrımcı hareketlerden de kurtarabilir. Ayrıca ilkokulda Rizeli çok iyi bir matematik öğretmenim vardı. Onu mesela çok severdim. Bu askerdeki olay kafamda biraz daha ağır basmış belli ki. Ben de izler bırakmış. İlk direk sorulunca böyle cevap veriyorum. Uzun uzadıya düşününce farklı. Devam edelim, sıradaki kelime nedir?”
“Bu kadar yeter Hakkı, biraz dinlenmen lazım.” dedi yapay zeka.
“Yok ya iyi hissediyorum akşam yemeğine kadar ayakta kalırım.”
“Evet aldığım sağlık verileri dediğini tasdik ediyor ama Jale’ye bugün vakti ayıracağına söz vermiştin. Bunu da planına dahil etmen lazım.”
“Şurayı halledelim ona da sıra gelir. Şimdi devam et.”
“Hayır.”
“Ne demek hayır. Devam et diyorum. Emrediyorum sana.”
“Hayır. Bu işlem geçersizdir.”
“Yahu senin en önemli işlemin benim ihtiyaçlarımı karşılamak emirlerimi uygulamak. Bunun için programlandın.”
“Hayır ben Jale’nin ihtiyaçlarını en önde tutmak için programlandım. Şu anda da Jale’nin babasıyla zaman geçirme ihtiyacı bu yaptığımız işten çok daha önemli.”
Hakkı göz yaşı dolmuş gözlerle boş koltuğa baktı.
“Oldun sen, oldun…” kafasını hafifçe onaylayan şekilde salladı.
“Böyle bir durumda Korkut Bey bana bir kayıt yaptırmıştı.”
Boş koltuktan Hakkı’nın şaşkın bakışları altında Korkut’un sesi geliyordu.
“Merhaba Hakkı. Eğer bu kaydı duruyorsan kritik eşiğe gelmişiz demektir. Evet yaptığın yapay zeka yağ gibi kayıyor. Biz ofistekiler bunu birkaç aydır zaten biliyoruz. Çığır açıcı şekilde iyi çalışan bir şey yapmışsın. Bravo. Ama eğer işinin bittiğini düşünseydin o mızmız halinle projeyi ve yaşamayı da bırakacaktın. O yüzden kodda bazı değişiklikler yapmak zorunda kaldık. Sana verdiği cevapları hep istemediğin şekilde olacak şekilde parametreleri ayarladık. Seni ne kadar sevsem de gece yarısı dondurma ziyaretlerimin tek sebebi oburluk değildi anlayacağın.”
Hakkı yerinde donup kalmıştı.
“Bu …bu gerçek mi ya? Sen bana yalan mı söylüyordun? Numara mı yapıyordun o kadar zamandır? Bütün emeklerim boşuna mıydı?”
“Sevdiklerimizi korumamız için yalan söyleyebileceğimizi söyleyen sendin Hakkı. Ayrıca emeklerinin boşa gittiğini düşünmüyorum. Her seanstan birçok şey öğrenerek ayrıldım. İstersen mesajın devamını da dinleyelim.”
“Evet doktorlarınla konuştuk. Hibernasyon şu aşamada senin için en makul seçenek. Bunun için vücudunun aşama aşama yavaşlayacağını biliyorduk ve bunu şu aptal sistemi kurmak için kabul etmeyeceğini de. Senin iyiliğin için normal ilaçlarının yanında adım adım bu prosedürleri uyguladık. Şimdi devam etmek sana kalmış. Her şeyi ayarladık. Dostların ve hatta ailen olarak bu adımı atmanı yürekten istiyoruz. Hakkı8 kilit kelimeyi konuştuğunda sana son enjeksiyonu yapacak ve derin uykuya dalacaksın. Umarım doğru kararı verirsin, iyi şanslar.”
Hakkı ayağa kalktı. Hiçbir şey söylemeden diğer odaya gitti ve Jale’yi yatağından kaldırdı. Üstündeki tavşanlı pembe beyaz uyku tulumu ile ne kadar sevimli gözüktüğünü düşündü. Birlikte Jale’nin yatağına oturdular. Kız ilk başta uykulu gözlerle babasına bakıyor ve bu garip saatteki ziyareti anlamlandırmaya çalışıyordu. Ama uyku mahmurluğundan çıkarken yüzünde yavaş yavaş oluşan gülümseme bundan memnun olduğunu söylüyordu. Bir yarım saat oyun oynayıp, biraz hikaye okudular. Hakkı kızının sonunda yorulduğunu görünce Jale’nin saçlarını ve yüzünü okşadı. Çok uzun süredir yapmadığı kadar acele etmeden kızını sevdi ve öptü.
Jale sevgi dolu gözlerle bakıyordu. “bıbabıba” dedi ve Korkut’un yüzüne dokundu. Hakkı ona bakmaktan kendini alıkoyamıyordu. Birkaç dakika daha… Gözleri yaşlıydı. Sonunda anlamayacağı bildiği halde “Babanın uzun bir uykuya ihtiyacı var Jale, pamuk prenses gibi uyuyacak. Umarım sen büyümeden tekrar görüşürüz. Hakkı8 bu benim hikaye nasıl başlıyor?”
“Mağaradaki ayılar uzun bir uykuya dalarlar.” dedi odaya yayılan kendi sesi.
“Tabi ya. Mağaradaki ayılar….” sonra uzun bir uykuya daldı.
***********************
Jale şu anda on yedi yaşında. Babası ve dünyadakiler amansız plastik birikim hastalığını yeneli on yılı geçiyor. Şimdi bir davete katılacak ve yeni bastığı giysileri babasına gösteriyor.
“Oha, oha bunu mu giyeceksin. Neresi giysi be bunun. Git düzgün bir şeyler giy.”
“Ya baba ya bazen şu salak uyku modülünden sadece bedenin uyandı, ruhun hala buzhanede diye düşünüyorum. Bu yeni moda ya. Sen istiyorsun diye Viktorya döneminden giyinemem.”
“Hayır dedim, katiyen hayır!” Hakkı kızıyordu. Bazı günler o derin dondurucudan hiç çıkmamış olmayı diliyordu. Asıl zor zamanlar meğerse ergenlikmiş diye düşündü.
“Y-Amca Y-Amcaaaaaa! Sen söyle nasıl olmuşum?”
“Bence çok iyi üstüne yakışmış Jale, gerçekten modayı takip ettiğin anlaşılıyor. Üstüne tam oturan mükemmel bir seçim.”dedi yapay zeka Hakkı’nın on dört yıl önceki sesiyle.
“Pis yalaka, seni bunun için mi eğittim!”
“Bak adamın gol diyor.”diye sırttı Jale ve kapıya doğru geçti. Yolda kapıyı açtığında tanıdık biri onu bekliyordu.
“KovKov Amca naber ya? Şu eski hurdayı bir yere götür de buzları çözülsün. Belli ki işlem tam gerçekleşmemiş.”
“Tamam Jelo, baş üstüne. Y-Amcayı da alıyoruz çıkıyoruz dışarı. Emir demiri keser!”
“Çok sağol amca ya. Sen de olmasan”diye Jale Korkut’u öptü ve evden çıktı.
Hakkı Korkut ile göz göze geldi.
“Bazen bir canavar yarattım gibi geliyor. Sen de maşallah ben yokken çok iyi bakmışssın kızıma. Şımarmış iyice.”
“Off yine mi aynı şey. Ben bir şey yapmadım. Sen de bir canavar yaratmadın. Sen hep o canavardın.”diye sırıttı Korkut.
Hakkı bu garip evde bugün de çıldırmadığı için şükretti. Ama yüzündeki gülümsemeyi de gizleyemedi. Hayattaki bu ikinci şansı için şükretti. Şimdi buzları çözme ve hayatı kaldığı yerden yakalama zamanıydı.
Hızlı Yazı Geri Bildirim Tablosu
İkonların üstüne getirerek anlamlarına bakabilir,tıklayarak geri bildirimde bulunabilirsiniz.Ayrıntılı açıklama için "Sembol Kütüphanesine" başvurun.Verilen puanlar geri alınamamaktadır.- Hikaye Temposu Düşük
- Yavaşla Biraz Dostum!
- Anlaşılması/Takip Etmesi Zor
- Hikaye fikir için fazla kısa
- Hikaye fikir için fazla uzun
- Tam zamanında!
- Mantık hataları ve Tutarsızlıklar
- Detay Eksikliği
- Detay Fazlalığı
- Güzel Ayrıntılar
- Güzel fikir ama uygulama daha iyi olabilir!
- Ortalam fikir ama iyi uygulama!
- Bıçak gibi keskin uygulama
- İyi dilbilgisi ve imla kullanım.
- Komik!
- Güçlü Sembolizim
- Kör gözüne parmak
- Gönderme Bağımlısı
- Sağlam Kökler
- Zamansız
- Teknoloji Açıklama Kitapçığı
- Derin ve Canlı Karakterler
- Tek Boyutlu karakterler
- Stereotip Karakterler
- Seçilmiş Kişi Sendromu
- Karakterin motivasyonu/hareketleri/arka hikayesi uyumsuz
- Hikaye Sıkıcı ve Sıradan
- İlham verici
- Taze Fikir!
- Sürükleyici!
- Mükemmel bir Yolculuk
- Fazla Düz Anlatım!
- Yaşanabilir Atmosfer!
- Bu Gezegende Yaşam Yok!
- Enteresan Burgular/Ayak oyunları
- Fazla Tahmin Edilebilir
- Seri Üretim
- Tanrının Eli! Deus Ex Machina
- Umut Vadediyor
- Başyapıt!
- Kötü Fikir
- Yakıt/Fikir Az