Ateş Düştüğü Yeri Yakar
Robot karanlıkta uyanıyor. Bir şeyler ters, hem de çok. Göremiyor, duyamıyor, hareket edemiyor.
Hemen hata bulma programlarını çalıştırmak istiyor ama o da olmuyor. Süreçleri ne yapacağını şaşırırken sonunda bir ses duyuyor.
“12K53 seri numaralı robot. Şu anda, olaydan bir gün önceki yedeğine dijital olarak döndürülmüş durumdasın. Robot yasalarını ihlal ettiğin iddiası ile yargılanacaksın. Tekrar bir bedene dönüp dönemeyeceğin burada belli olacak. Anlaşıldı mı?”
12K53 anladığını bildiriyor. Ne olayından bahsediyor olabilirler? Hafızasında yargılanmayı gerektirecek hiçbir şey bulamıyor.
“Bundan bir gün önce, devriye rotan üzerinde bir evde çıkan yangında yaşanan olaylar sonucu eski bedenini ve hafıza modüllerinin bir kısmını kaybettin. Seninle olay yerinde bedeninden kurtardığımız veri ve görüntüleri paylaşarak eylemlerini açıklamanı isteyeceğiz. Hayatın bu sorulara vereceğin cevaplara bağlı. Anlaşıldı mı?”
12K53 yine anladığını bildiriyor ve veri akışı hemen başlıyor.
Karanlığı aydınlatan alevler, gökyüzüne yükselen dumanlar beliriyor birden uzakta. Gecenin seslerini işitiyor, sistemlerinin çalışmasını tekrar takip edebiliyor. Hissedebilmek paha biçilmez, her ne kadar hiçbir şeye müdahil olamıyor olsa da. Sadece eski bedeninde bir gözlemci şimdi. Ve nasıl olup da yasaları çiğnediğini öğrenmek üzere.
Yanan eve doğru son hızla koşuyor sokakta. Bir yandan da itfaiye ekiplerine yangının konumunu gönderiyor. Tahmini varış süreleri on dakika.
Evin etrafında şimdiden birkaç kişi toplanmış. Onlara uzak durmalarını söylerken yangını inceliyor. Alevler çift katlı müstakil evi boydan boya çoktan sarmış. Bina çatırdayarak yanarken canlı işareti görebilmek için yangını tüm alıcıları ile farklı spektrumlarda taramaya başlıyor.
O sırada birisi kolunu yakalıyor. “Oğlum!” diye feryat ediyor bir adam. “Oğlum içeride!”
Biyometrik eşleşme ile adamın kimliğini, gerçekten bu adreste oturduğunu ve oğlu dışında başka kimsesi olmadığını öğreniyor.
“Beş dakika dışarı çıkmıştım.” diyor adam bir ile bir geri giderek. “Oğlan içeride oynuyordu. Çabuk!”
O sırada evin canlı tespit taraması bitiyor. “Kurtarma girişimi anlamsız.” diyor 12K53. “İçeride canlı kimse yok.”
Baba 12K53’ü yumrukluyor. “İçeride diyorum!” diyor gözleri yaşlı. “Ona bir şey olursa ne yaparım?”
Babanın yalvaran bakışlarında görüntü donuyor.
“Eve giriyor musun, girmiyor musun?” diye soruyor hâkimin sesi. “Biz ne yaptığını biliyoruz ama eski halinle aynı kararları verebileceğinden emin olmak istiyoruz.”
“Eve girmezdim.” diyor 12K53. “Tarama verilerim açık şekilde içeride canlı kimse olmadığını gösteriyor. İnsanın elinde bu veri bulunmadığı için benim gibi düşünemiyor olmalı. İçeri girmem ateşe dayanıksız bedenimin yok olmasına neden olacağı için anlamsız.”
Karşıdan bir cevap gelmeden görüntü oynamaya devam ediyor.
12K53 yerinden kıpırdamıyor.
Baba çılgına dönüyor. Bir oraya bir buraya koşturuyor, kendini yumrukluyor, saçını başını yoluyor. Ama en sonunda çenesini sıkıp öylece duruyor, gözlerinden akan yaşlara aldırmadan yangını izliyor.
12K53, itfaiye ekipleri gelene kadar güvenliği sağlamak için olay yerine fazla yaklaşanları uzaklaştırmaya ve bir güvenlik kordonu oluşturmaya çalışıyor. O sırada kalabalıktan bir çığlık yükseliyor. Birisi eliyle yanan evi işaret ediyor.
Arkasını döndüğünde birinin alevlerin içine daldığını görüyor.
Baba! Baba ortada yok!
Tüm sistemleri maksimum kapasitede çalışmaya başlıyor. Evin içindeki sıcaklık beş yüz santigrat derecenin üzerinde. İçeride hareket ettiğini görebiliyor babanın. Hemen geri dönüp çıkmaz ise, sıcaklıktan kavrulması veya dumandan zehirlenmesi için sadece saniyeleri var. Kendisi onu kurtarmak için peşinden girerse, zamanında babayı bulup zorla çıkarabilse bile ikisinin de sağ kurtulma ihtimali yüzde birin altında. Müdahale etmezse babanın öleceği ise kesin.
İşlemcilerinden geçen bu düşüncelerle görüntü tekrar donuyor.
“Ne karar veriyorsun?” diye soruyor hâkim.
“İçeri girmiyorum.” diyor 12K53.
Hâkim iç çekiyor ve, “İçeri girmiyorsun.” diye tekrarlıyor.
Veri akışı devam ediyor.
Az önceki düşünceleri yorumlaması sadece birkaç milisaniye sürüyor ve 12K53 olduğu yerde kıpırdamadan duruyor. Arkasına toplanan kalabalık bağırıp çağırıyor, onu itip kakarak alevlerin içine girmesi için zorlamaya çalışıyor. Artık çok geç olduğundan habersizler. Babanın alevler içindeki hayati fonksiyonları giderek zayıflarken arkasındaki kalabalık birdenbire sessizleşiyor. Gecede uzaklardan gelen itfaiye sirenleri ve yanan evin çatırtıları dışında bir şey duyulmuyor.
12K53 yavaşça kalabalığa doğru dönüyor. Yetişkinlerin arasında ufak bir çocuk da var şimdi. Kocaman gözlerle yanan eve bakıyor. Biyometrik eşleşme çocuğun babanın oğlu olduğunu gösteriyor.
12K53 aniden harekete geçiyor. Sanki tüm sistemleri bir virüs tarafından ele geçirilmiş, kontrolü başkası eline almış gibi. Alevlere doğru koşuyor müthiş bir hızla.
‘Çok geç!’ diye uyarıyor mantık süreçleri. ‘Bir hiç uğruna kendini yok etmen anlamsız!’
Ama durmuyor. Duramıyor.
Alevlerin içine dalıyor.
Görüşü tüm spektrumlarda kızıla bürünüyor. Sensörleri sıcaklık alarmları vermeye başlıyor ama o hepsini susturup babanın nerede olduğunu anlamaya çalışıyor. Saniyeler içinde zemin katı tarayıp orada olmadığını anlayınca üst kata çıkan merdivenlere yöneliyor. Fakat attığı her adımda, yanan basamaklar göçerek çok değerli saniyelerine mal oluyor. Son birkaç basamağa ulaştığında babanın adını çıkarabildiği en yüksek sesle haykırıyor ama sesi can çekişen evin çatırtıları arasında kayboluyor.
Üst kat aşağıdan çok daha sıcak ve dumandan göz gözü görmüyor. Babayı son gördüğü odaya doğru ilerlerken alevlerle zayıflayan tavan sonunda dayanamayıp çöküyor. Öfkeyle dans eden alevler ile çöken beton dumanı birbirine karışıyor. Babanın çöküntüden zarar görüp görmediğini bilmiyor ve öğrenecek zaman da yok. Vücudunun ağırlığını kullanarak yıkılan alevli sütunlar arasında odaya doğru ilerlemeye çalışıyor. Metal bedeninin alev gibi kıpkızıl parlıyor artık. Devrelerinin yanmaya başlaması işten değil.
Son bir çabayla yıkıntının arasından geçmeyi başarıyor ama odaya girdiği anda tüm görüşü kayboluyor.
Sıcaklıktan çalışmakta zorlanan programları görüş sensörlerinden cevap alınamadığını bildiriyor. Bozulmuş olmalılar.
Artık vakit yok. Bedeninin çalışamaz hale gelmesine saniyeler var.
Babanın adını haykırıyor ama ses çıkarıp çıkarmadığından bile emin değil artık. Ne kendi sözlerini işitebiliyor, ne de alevlerin gürültüsünü. Sadece mutlak bir sessizlik.
Elleri önde, etrafı yoklayarak birkaç adım ilerliyor. O sırada yukarıdan düşen bir şeyler dengesini kaybetmesine neden oluyor ve yerdeki bir şeye takılıyor.
Hareketsiz ve yumuşak bir şey.
Bir beden.
Baba!
Ellerini bedenin altından geçirip babayı kavrıyor. Hayatta olup olmadığını bilemiyor. Göremiyor, duyamıyor ve artık her saniye kollarındaki ağırlık hissi de kayboluyor.
Geldiği yerden dönmesi imkânsız. Bedeninin kontrolünü kaybetmek üzere. Çalışan son motorlarına ulaşabilmesi için emirleri tekrar tekrar gönderiyor ve sonunda babayla birlikte ayağa kalkıyor. Daha doğrusu kalktığını düşünüyor. Yön ve konum verisini tamamen kaybetmiş durumda.
İşlemcilerinden motorlarına gönderebildiği son emir, tüm güçleriyle ileri doğru koşmalarını sağlamak oluyor.
***
Tüm veri akışı duruyor ve 12K53 kendini tekrar karanlıkta buluyor.
12K53 olan biteni sindirmeye çalışırken, “Neden?” diye soruyor hâkim.
“Kurtarabildim mi?” diyor 12K53 sadece. “Baba yaşıyor mu?”
“Kucağında baba ile kendini ikinci katın camından atmayı başardın.” diye cevaplıyor hâkim. “Hatta, üst kattaki anıların hasarlı olduğu için nasıl yaptığından hala emin değiliz ama yere düştüğünüzde sen altta, baba da en az hasar alacak halde senin üstündeydi. Ancak çıktığınızda metal vücudun bazı noktalarda eriyip sizi birbirinize yapıştırmıştı. Baba ise içerde gazdan zehirlenip bayılmıştı. İç organları da maalesef sıcaktan kavrulmuştu. Kurtarılamadı.”
Bunun üzerine 12K53’ün tek yapabildiği sessiz kalmak. Az önce kollarında hissettiği ağırlığa tutunmaya çalışmak.
“Neden?” diye soruyor hâkim tekrar. “Neden baba ilk alevlere girdiğinde peşinden gitmedin de, çocuğu görünce anında harekete geçtin?”
Uzun süre düşünüyor 12K53. Bir robot için bile uzun süre.
“Evi canlı ibaresi için ilk kez taradığımda ve canlıya rastlamadığımda çocuğun evde can verdiğini düşünmüş olmalıyım.” diye başlıyor. “Bu durumda babanın veya benim alevlerin içine girmem bir hiç uğruna olurdu. Babanın eve girdiğini çok geç fark ettiğim için de, peşinden gidersem kurtulma şansımızın düşüklüğü yüzünden eylemsiz kaldım. Ama çocuğu görünce… Tüm mantıksal süreçlerime rağmen kendime hakim olamadım. Yüzde bir değil, milyonda bire düşmüştü kurtarma ihtimal ama önemi yoktu. Babayı kurtarmazsam çocuğu da kurtaramayacağımı hissettim. Siz insanların içgüdü dediği şey de böyle değil mi? Nedenini bilmiyordum. Tek bildiğim yapmam gerektiğiydi. Evet, belki babanın vereceği kararı ön görmeliydim. İnsanların imkânsızlığa rağmen yapabileceklerini tahmin edip engel olmalıydım. Daha hızlı davranmalıydım. Ama başarısız oldum. Yaptıklarım çok geçti ve hepsi sonunda bir hiç içindi. Suçumu ve verilecek cezayı kabul ediyorum.”
Hâkim sessiz kalıyor. 12K53’ü karanlığın içinde tek başına, bir gün öncesinin alevleriyle uzun süre yalnız bırakıyor.
Ama sonunda kararını yumuşak bir sesle açıklıyor. “Bu mahkeme, eylemsiz kalarak bir insanın ölmesine neden olduğun ve artık kurtarılma imkânı olmadığı halde harekete geçerek kendi bedenini de yok ettiğin için seni suçlu buldu. Gerçek bir bedene asla geri dönemeyeceksin.”
12K53 kaderine boyun eğiyor ve kendini kapatılıp sıfırlanmaya hazırlıyor, fakat hâkim devam ediyor. “Aynı zamanda bu mahkeme, sanığın imkânsızlığa rağmen eyleme geçmesini takdire şayan bulmuş ve vatandaşlık veri tabanı erişimi verilerek, bilincinin afet yönetim sistemlerine entegre edilmesine karar vermiştir.”
12K53 hiç beklemediği bir anda milyonlarca insanın verisine erişim kazanıyor. Afet ve kaza ihtimallerinin kızıl alevleriyle dört bir yanları sarılmış milyonlarca insan.
O, özellikle aralarından bir tanesini arayıp buluyor. Babası alevlerin içinde ölen çocuğu.
Güvende olduğunu görüyor ama yine de onu takip listesinin en üstüne kalıcı olarak alıyor.
Çünkü ihtimaller her yerde ve ateş düştüğü yeri yakıyor.
Hızlı Yazı Geri Bildirim Tablosu
İkonların üstüne getirerek anlamlarına bakabilir,tıklayarak geri bildirimde bulunabilirsiniz.Ayrıntılı açıklama için "Sembol Kütüphanesine" başvurun.Verilen puanlar geri alınamamaktadır.- Hikaye Temposu Düşük
- Yavaşla Biraz Dostum!
- Anlaşılması/Takip Etmesi Zor
- Hikaye fikir için fazla kısa
- Hikaye fikir için fazla uzun
- Tam zamanında!
- Mantık hataları ve Tutarsızlıklar
- Detay Eksikliği
- Detay Fazlalığı
- Güzel Ayrıntılar
- Güzel fikir ama uygulama daha iyi olabilir!
- Ortalam fikir ama iyi uygulama!
- Bıçak gibi keskin uygulama
- İyi dilbilgisi ve imla kullanım.
- Komik!
- Güçlü Sembolizim
- Kör gözüne parmak
- Gönderme Bağımlısı
- Sağlam Kökler
- Zamansız
- Teknoloji Açıklama Kitapçığı
- Derin ve Canlı Karakterler
- Tek Boyutlu karakterler
- Stereotip Karakterler
- Seçilmiş Kişi Sendromu
- Karakterin motivasyonu/hareketleri/arka hikayesi uyumsuz
- Hikaye Sıkıcı ve Sıradan
- İlham verici
- Taze Fikir!
- Sürükleyici!
- Mükemmel bir Yolculuk
- Fazla Düz Anlatım!
- Yaşanabilir Atmosfer!
- Bu Gezegende Yaşam Yok!
- Enteresan Burgular/Ayak oyunları
- Fazla Tahmin Edilebilir
- Seri Üretim
- Tanrının Eli! Deus Ex Machina
- Umut Vadediyor
- Başyapıt!
- Kötü Fikir
- Yakıt/Fikir Az
Burak K
İlk bir robot yasalarını göreceğim diye hikayede çok korktum :)biraz bazen fazla geliyor bu hikayelerde. Başlangıç biraz garip; insan gibi robotun uyanması falan çok iyi değil.Daha “robotik” bir giriş beklerdim yargılama sürecini de dahil edecek olursak.Robotun yapay zekaya konuşması insandan biraz daha ayrılmalı.
Hikayenin bel kemiği güzel. Robotun yaptığı şeyi yapması pek inandırıcı gelmedi belki biraz daha iyi işlenebilirdi.Robotun ilk aşamada yangına mantıksızca dalan insanları en azından yetişkin olmayan bir bireyi durdurması gerekmez miydi? Biraz “seçilmiş robot” sendromu var gibi duruyor :).
Öte yandan arka plan çok güzel olabilirdi,son ana kadar “robot itfayecileri” bekledim diyebilirim :).O yüzden atmosferi fazla dolu bulmadım;fakat belki bu bir sorun değildir tabi. Sonundaki durum da gayet güzel bir kısa hikaye için.
Tebrikler! Kolay gelsin!
Mehmet Kardaş
Yorum için çok sağ olun.
Başlangıçta ve genel olarak robotun tavırlarının tam olarak “robotça” olmamasını fark etmemiştim. Sırf bunun üzerine bir geçiş yapacağım.
Ama daha önemlisi, robotun yaptığını mantık çerçevesine anlatabilmek en çok uğraştığım/değiştirdiğim ve emin olmadığım kısımlardı ve belli ki hala yetersiz kalmış.
Güzel haber ise yorumunuzdan sonra bir nevi “eureka” anı yaşadım ve sanırım olan biteni nasıl daha mantıklı ve doğal anlatabileceğimi çözdüm. Şu an üzerinde çalışıyorum, o yüzden yeni yorumları bir süreliğini askıya alabiliriz 🙂
Teşekkürler
Mehmet Kardaş
Öykünün son hali Bilimkurgu Kulübü’nde yayınlandı. Bakmak isteyenler için burada: https://www.bilimkurgukulubu.com/edebiyat/kisa-oyku/ates-dustugu-yeri-yakar-mehmet-kardas-kisa-oyku/
Burak K
Diğer versiyonu da okudum biraz daha iyi olmuş.Acaba ne kadar etkiledi geri bildirim diye düşünmeden edemedim :).
Bir kullanıcı da “Yapay zeka duygusal olmaz!” diye çıkış yapmış;hayal gücümüze ket vurmak bence asıl yanlış olan.Sonuçta programlamayla işlevsel bir duygusallık da programlanabilir diye düşünüyorum.
Kolay gelsin!.
Mehmet Kardaş
Aslında daha geniş ölçekli bazı değişiklikler üzerinde çalışmıştım ama tatmin edici olmadı maalesef. Orijinal üzerinden ekstra iyileştirmeler yapmakla yetinmem gerekti.
Gelen her türlü yoruma da açığım benim için sorun değil. Örneğin orada okur farklı bir beklentiyle okumuş öyküyü. Yani duygusuz bir yapay zeka öyküsü okuyacağını düşünmüş. Ben öyküde en başta bu etkiyi verdiğim için de olabilir – ki sanmıyorum baya hisli başlamıştım aslında-, kendisinin öyküye başta getirdiği bir beklenti de. Ya da çok fazla YZ’lı bilimkurgu okumamıştır belki. Çünkü YZ’lı öykülerin çoğu zaten duygu kazanan veya duygulara sahip olma ihtimali olan robotlarla ilgili oluyor. En azından benim için YZ-insan etkileşimini ilgi çekici kılan bu.
Bu arada iki metin arasındaki farklılıkları kıyaslamak için aşağıdaki siteyi öneririm. Ben sık sık kullanıyorum. https://text-compare.com/
Teşekkürler 🙂
cherubim
Bence hikaye güzel olmuş. Bilim kurgu öğeleri namına pek yaratıcı veya yenilikçi bir durum yok ama duygusal olarak güzel bence 🙂 Biraz sinema filmi senaryolarında görebileceğimiz bir sahne gibi olmuş.